Benzeri Daha Önce Yaşanmamış Bir Ramazan
Bu sene mübarek Ramazan ayına çok farklı bir ortamda giriyoruz. Bu sene camiler, teravihte içeri sığmayıp dışarı taşan müminlere hasret kalacak. Dostlar ve aileler iftar için değişik yerlerde bir araya gelemeyecek. İftara yaklaşan saatlerde alışveriş yerlerinde ve sokaklarda yaşanan heyecan ve telaş yaşanmayacak. Buna rağmen Ramazan, perşembe gecesi evlerimizde kılınacak olsa da teravihle başladı, ev hanesi sahur için uyandı.
Dünya korona virüsü salgınını atlatmaya çalışırken, Ramazan ayı da kendi hususiyetleriyle devam edecek. Bu mübarek ay boyunca dünyadaki 1.8 milyar Müslümanın çoğunluğu sahurdan gün batımına orucunu tutacak, Ramazan’ı Kur’an ayı olarak değerlendirip hatimlere katılacak, tefekkür ve ibadetle Rablerine yaklaşmaya çalışacaklar ve mazhar oldukları nimetler için şükredecekler. Bu sene çocuklar, seyahat edenler, hamile olanlar gibi oruç mükellefiyetinden muaf olanlara bir de korona virüsünden muzdarip olanlar da eklenecek.
Bu sene Ramazan’da, toplumun sağlık ve diğer temel ihtiyaçları için kendilerini riske atarak vazife yapan sağlık çalışanları, acil yardım ekipleri ve diğer temel hizmet çalışanları için hususiyle dua edeceğiz. İnsanların hayatını kurtarmak, onları yaşatmak ve onlara faydalı olmak Allah indinde en hayırlı amellerdendir. Kur’an-ı Kerim bir insanın hayatını kurtarmayı bütün insanlığı kurtarmaya benzetmiştir. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) insanların en hayırlısı onlara faydalı olandır buyurmuştur.
Komşularımıza ve çevremize karşı her zaman var olan yardım mesuliyetimiz bu sene yeni bir mana kazanıyor. O komşularımızın bir kısmı şimdi hasta, kaybettikleri yakınlarından ötürü ızdırap çekiyor, fakr u zaruret yaşıyor veya yalnızlıktan bunalıyor, bir anlamda buhran yaşıyor olabilirler.
Bu Ramazan ayında üzerimize düşen bir başka mesuliyet de belki daha önceden planladığımız bir araya gelişlerden fedakârlık yapıp, toplum sağlığı adına yetkililerin ilan ettiği tedbirlere riayet etmektir. Bu tedbirlere riayet etmek bir taraftan vatandaşlık ve insanlık mesuliyetinin gereği, diğer taraftan da Cenab-i Hakk’ın icraatına perde ettiği esbaba riayet ve dolayısıyla Cenab-i Hakk’a saygının gereğidir. Bu bağlamda, Allah’a iman ve tevekkül konusunda kimsenin kendisine yetişemeyeceği Efendimiz’in (aleyhissalatu vesselam) bulaşıcı hastalık olan yerlere daha o dönemde karantina uygulamayı tavsiye ettiğini hatırlamak gerekir.
Evlerimizde kalarak bu salgını geçirmek mecburiyetinde kaldığımız zamanı Cenâb-ı Hakk’la, ailemizle ve temel değerlerimizle münasebetlerimizi gözden geçirmeye vesile yapabiliriz. Bu cebri inziva, içtimaî hayatın bizi içine soktuğu kalabalık ve keşmekeşten azade olarak belki de uzun zamandır ihmal ettiğimiz, tefekkür, tezekkür, nefis muhasebesi ve marifet ufuklarına açılmak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Bu mevzuda diyanet teşkilatı görevlilerinin de inananlara hatırlatma vazifelerini yapmaları umulur.
Ayrıca, bu dönem bizi Internet ve onun üzerine bina edilen teknolojileri de kullanmaya mecbur bıraktı. Zaten genç nesiller anne babalarından çok önde ve ilerde bu teknolojilerle hemdem olmuşlardı. İnsanlık tarihinde başta enbiya olmak üzere insanlığın hidayeti için çalışanlar, kendi zamanlarının ve kültürel ortamlarının donelerini kullanmışlardır. Bu dönemde bizlere düşen de manevi hakikatleri ve hikmet kaynaklarını günümüz teknolojisiyle insanlara ve özellikle gençlerin anlayabileceği bir dil ve formatla sunmaktır.
Şunu gözden kaçırmamak gerekir ki; salgına karşı verilen mücadelenin zorlukları ve hayatımızı değiştirme mecburiyetine kalışımız, kimilerini başkalarını suçlama veya kınamaya itebilir. Ramazan’a girdiğimiz şu günlerde suçlama ve kınamadan sakınıp yardıma ihtiyacı olanlara yardıma odaklanmamız çok mühimdir. Geçmişte, arada yaşanan gerginliklerden ötürü bazı kişilerin, grupların veya milletlerin bu musibeti hakkettiğini düşünmek ve kınamak kâmil insana yakışan bir tavır değildir.
Ek olarak, globalleşmiş dünyamızda ister çevreyle alakalı, ister sağlık veya ekonomiyle alakalı olsun, kimsenin ciddi problemlerden soyutlanması mümkün değildir. Bu dönem bilgi paylaşımı ve problemlere çözüm için yardımlaşma dönemidir. Bütün milletlerin ve cemiyetlerin global bir eko sistemin parçaları olarak birbirlerine ihtiyacını idrak etme dönemidir. Bu dönem, hepimizin insanlık ailesinin birer ferdi olduğunu anlama ve insanın yaradılış maksadındaki insanlık yüce hakikatinin manasını gösterme zamanıdır.
Bu mübarek aya girerken ümide sımsıkı sarılıp insanı atalete iten karamsarlığa düşmekten sakınmak da çok mühimdir. İnsanlık tarihi karşı karşıya kalınan musibetler ve bunların el birliğiyle aşılmasının hikayeleriyle doludur. Bu musibet de Allah’ın izniyle aşılacaktır. Öyleyse, bu musibetin bize sunduğu fırsatlara dikkatimizi vererek, Allah’ın izniyle top yekûn insanlık olarak bu tünelden daha hızlı geçebiliriz.
Bu yıl Ramazan ayı bir taraftan öncekilerinden çok farklı olurken, diğer taraftan kendi karakterini muhafaza edecek. Orucuyla, daha bir derinlik kazanan namazları ve teravihleriyle, Kur’an tilavetleriyle, tefekkür, tezekkür ve nefis muhasebesiyle, zekât ve sadakasıyla yine on bir ayın sultanı olarak kalacak. Cenab-ı Hakk hepimizi bu yumun ve bereket sofrasından gani gani istifadeye muvaffak kılsın.
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin NBCNEWS.com'da yayınlanmış makalesinin Türkçesi.