Moğolistan'a Selam Olsun
Başındaki yazması ile gözyaşlarını silen bu kadın senin için mi ağlıyor? "Evimin direği çöktü, hanemin reisi göçtü!" diyor. Bu yetim kalan çocuklar senin çocukların mı? Yürekleri senin için kan ağlıyor; gözyaşları, akarak dudakları titreye titreye bu yas türküsünü senin için söylüyorlar: "Yarim senden ayrılalı hayli zaman oldu gel gel/ Bak gözümden akan yaşım ahu revan oldu gel gel" Şimdi varlığın, hatıran dua oluyor, ağıt oluyor, acı oluyor ve hayatın önüne düşüyor. Gittin mi? Dünyanın kulpundan bu kadarcık bir bağla mı tutmuştun? Bize sade bir hayat bırakmadın; bir ölüm dahi bıraktın ki yaşamak ne mümkün? Terkinde bir senet gibi, bir kefen gibi vasiyetin çıktı: "Vefat edersem beni Moğolistan'a defnedin yoksa hakkımı size helal etmem." Bu nasıl peygamberane bir izandır ki, vasiyetini dahi sünnet erkanında bıraktın. Kutlu sözü O (asm) söylemişti: "Peygamberler vefat ettikleri yere defnedilirler." Ve O'nu (asm) da vefat ettiği yere defneylemişlerdi. Sendeki nasıl bir sevdadır ki, ölümünün dahi O'nunkine(asm) benzemesini istedin. Mihmandar-ı nebevi Eba Eyyüb El Ensari vefat etmeden önce son nefeslerini verirken: "Beni ordunun gittiği en son noktaya defnedin, yıllar sonra gelecek dostlarımın, kardeşlerimin atlarının seslerini duyup onlarla şad olayım." Gittiğin son noktaya defnedileceksin. Bu asırda sen de bir mihmandardın. O talihli zamanları kaçırmıştın ama aynı ruhu taşıyordun. Sana varlık adına ne verilmişse O'nun uğruna adamış ve bu asrın bir mihmandarı olmuş ve Eba Eyyub gibi gittiğin son yere canını onun uğruna bırakmıştın. Geri dönmeyi bir mihmandara yakıştırmamış ve ölümünü dahi O'na adamış: "Vefat edersem beni Moğolistan'a defnedin yoksa hakkımı size helal etmem." demişsin. Teselliyi kim kime nasıl versin? Senin o heybetli o devasa hayatına ölüme bir teselli verecek kadar temiz, saf değil sözlerim. Mihmandar-ı Nebevi evinde Resulallah'ı (asm) ağırlamıştı ve evini ona yakın olmak için terk etmişti. Sen de kalbimde Hz. Muhammed'i (asm) ağırlıyordun ve tıpkı Eba Eyyüb gibi evini ona yakın olmak geride bırakmıştın.
Uğurlar olsun Adem Tatlı. Dünya'nın faniliğidir adem, insanın öz adıdır: Âdem. Adın insanın yaratılışına denk düşerken sen ölümü bir bardak tatlı su gibi içmiştin. Uğurlar ola Âdem Tatlı, şunu bil ki, başucuna gelen dostların sana dünyanın dört bir yanından selam getirecekler. Sende Eba Eyyüb gibi dostlarının seslerini duyacaksın. Mezarın bir seccade gibi süsleyecek yeryüzünü.
Hubeyb'i hatırlatıyorsun, Mus'ab'ı hatırlatıyorsun. Ölüme giderken dahi gayb gözünün önünden sanki aralanmıştı ve Mekke'den bir selam uçmuştu, bir güvercin gibi kanatlanmıştı ve Evrenin Efendisi (asm) Medine'de ayağa kalkmış: "Aleyküm Selam!" demişti. Senin vasiyetin bir selama benziyor. Ve hiç şüphe duymuyorum, sana da "Aleyküm Selam!" denmiştir. Uhud'un bağrında doğranan Mus'ab gibi kalmıştı bedenin Moğolistan'da.
Sen bir muhacirdin. Asrın dertlisi senin için bir taziye yazmıştı ve "gerçek hicretini yapan" demişti. Ne büyük bir baht! Hayatına bir hicret sığdırdığın yetmezmiş gibi ölümüne dahi hicret dedirttin.
Gözyaşları, sadece acının değil sevincin de yaşandığının alametidir. Bizi bu dünyada derin bir acının gözyaşlarına boğdun ama insanların kendilerinden başka değer bilmez olduğu bu dönemlerde hâlâ O'nu (asm) seven, O'nun (asm) uğrunda ölmeyi şeref sayan senin gibi er oğlu erler var! Bu sevinç de gözlerimizden yaş olup akıyor.
Karlı, soğuk bir günde ben de aslanlar gibi bir kardeşimi, dostumu Türkmenistan'da yitirdim. Erzurum poyrazı gibi güçlü ve dik, İstanbul'un ruhu kadar derin bir iman sahibi Mithat Topbaş'ı kaybettim. Onunla vedalaşırken tokalaşmıştım, ellerindeki sıcaklığı bir daha kimsede bulmadım. O dağ gibi Mithat Hoca ambulanstan indirdiklerinde cansız bendeni upuzun yatıyordu. Beyaz montu ve gri pantolonu kana bulanmıştı. Onu da senin gibi bir trafik kazasında yitirmiştik. Rüyalarla müjdelenmişti vefatı. O da senin gibi sevdalı o da senin gibi adanmıştı. Hayatlarınız gibi ölümleriniz de aynı. Şimdi ötelerde o kutlu halkanın içinde kendine bir yer buldun ya! Nasıl bir hayat bu yaşadığınız! Yaşanmaya mecal bulmak zor! Aşk olsun size!
Bir albümü kıymetli yapan şey, kaybettiklerimizi o albümlerin içinde bulmak değil midir? Aradan yıllar geçmiş, bir aile: Bu senin ailen. Gözlerindeki yaşlar, ilk günkü kadar sıcak; acı, o an kadar taze. Bir türkü çalınıyor:
"Kul açıp eller varmaya
Varıp da haber sormaya
Yetiş namazım kılmaya
Seni seven öldü gel gel"
Seni hiç tanımadım, görmedim. Ama ne gam! Değil mi ki bu dünyada bir mezarı dahi olmayan bir hak dostunun, göz altları acıdan, gamdan torba torba olmuş asrın dertlisinin o saf kaynağından aynı suyu içtik. Ziyade değil mi? Ben tanımadığım, görmediğim bir insanı değil yüzlerce ağyar arasında görsem bile tanıyacağım birini kaybettim. Seni alnındaki izlerden, gözlerindeki manadan tanırdım.
Sen ki, din, ırk, renk ayrımı yapmadan bütün insanlığa sevgiyi götürmeye ahdetmiş bir zihniyetin Moğolistan'daki dupduru temsilcilerindendin. Şimdi sevgiyle yüzleri ışıyan tombul yüzlü Moğol çocuklarında seni görüceğiz.Bize bir hayat nasıl yaşanır öğrettin, şahidiz. Ama sen çok daha büyüğünü yaptın ölüme nasıl mana yüklenir onu da öğrettin, şahidiz! Şimdi sade yaşayanlar değil vefat edenler de sana imreniyor. Uğurlar olsun Adem Tatlı, uğurlar olsun! "Allah yolunda ölenleri (öldürülenleri) sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler, Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar."
- tarihinde hazırlandı.