Yusuf, 12/35
ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَأَوُا اْلاٰيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتّٰى ح۪ينٍ
"Sonunda kesin delilleri görmelerine rağmen, onu belli bir müddet hapse atmaları kendilerine uygun göründü. (Yani, Yusuf'u hapse atmada maslahat gördüler.)" (Yusuf sûresi, 12/35)
Bu âyet birkaç açıdan yorumlanabilir:
1) O gün kadınlar arasında konuşulan bu mesele, Mısır'da çok şüyû bulmuştu. Dolayısıyla da, toplumdaki dedikoduyu kesip atmak için Yusuf masum olsa da, diğerlerinin zâhirî ismeti adına onun suçlu gösterilip hapse atılması gerekiyordu. Her dönemde hâkim güçlerin hukuk anlayışları buna cevaz veregelmiştir.
2) Hapse atılma esnasında Hz. Yusuf (aleyhisselâm), kendini müdafaa etmemektedir; zira, suçsuz olduğunu iddia ettiği an, karşı tarafın ırz, namus ve iffeti tartışılır hâle gelecektir. Hâlbuki bir peygamber Cennet'e giden yolda kendi iffet ve namusunu koruduğu gibi, muhatap ve hedef kitlenin itibar ve şerefini düşünme mecburiyetindedir. Yani kendini zinadan uzak tuttuğu ölçüde dilini de gıybetten muhafaza etmelidir. Nitekim o, etmiştir de. Derken o, beş-on sene ömrünü hapishanede geçiredursun, Mısır'da bu şayia çoktan unutulmuş ve hususiyle de yeni nesiller asla böyle bir şeyden haberdar olamamışlardır. Bu itibarla da Yusuf (aleyhisselâm), hapishaneden çıktığında bir dönemde dedikodusu yapılan konulardan en küçük bir iz dahi kalmamıştır. Tabir-i diğerle, Hz. Yusuf, hedef ve muhatap kitlenin iffetini koruma adına, beş-on yıllık zindan hayatına razı olmuştur.
3) Neticede on yıl sonra da olsa Yusuf'a (aleyhisselâm) o isnadı yakıştıranlar bile اَلْاٰنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ "Hak, gerçek şimdi açığa çıktı."[4] diyerek tebriede bulunmuşlardır. Herkesçe müsellem olduğu gibi bir insanın kendini tenzih ve tebrie etmesi ile bir başkasının tebrie etmesi arasında dağlar kadar fark vardır.. evet işte şimdi, Yusuf (aleyhisselâm) için de, halk arasında böyle daha tesirli olan bir başkasının tenzihi söz konusudur.
Evet Yusuf'un gömleğinin önden veya arkadan yırtılması gibi -onların kriterlerine göre- bir hâdise ve ellerini doğrayan kadınların vicdanî şehadetlerine rağmen -ki günü gelince o şehadeti ilan edeceklerdir- yukarıda bahsi geçen mülâhazalardan ötürü o yüce nebi, masumların da hapishanelere düşeceğinin açık öncülerinden biri olarak oraya girecek, çile dolduracak, kendi oluşumunu tamamlayacak; sonra zâhirî plânda kapıkulu olarak girdiği zindandan düşüncelerin ve gönüllerin fatihi olarak çıkacak ve bütün bir Mısır halkının sevgilisi hâline gelecekti. Aslında o, hürriyetini yitirdiği aynı anda ve aynı noktada gönüllere hâkim olma sürecine de girmiş bulunuyordu. Nefis ve enaniyeti adına yokluğa itilirken, kalbî ve ruhî hayatı itibarıyla yeni bir dirilişe yürüyordu. Kendi kemalât-ı insaniyesini gerçekleştirmenin yanında ölü bir topluma da yeni bir "ba'sü ba'de'l-mevt" üfleyecek.. ve Hz. Musa'ya, Hz. Davud'a, Hz. Süleyman'a, Hz. Mesih'e... nihayet İnsanlığın İftihar Tablosu'na uzanan yollara, Firavun ehramlarının tepesinden de bir ışık tutacaktı. Mevsimi gelince bunların hepsi gerçekleşti ve Yusuf (aleyhisselâm), arkadan gelenler için bir yâd-ı cemil oldu.
[4] Yusuf sûresi, 12/51.
- tarihinde hazırlandı.