Yusuf, 12/67
وَقَالَ يَا بَنِيَّ لاَ تَدْخُلُوا مِنْ بَابٍ وَاحِدٍ وَادْخُلُوا مِنْ أَبْوَابٍ مُتَفَرِّقَةٍ
"Sonra şöyle dedi: Oğullarım (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin..." Yusuf sûresi, 12/67)
Hz. Yakub'un (aleyhisselâm) oğullarına yaptığı bu tavsiye münasebetiyle ilk akla gelenleri şöyle hulâsa edebiliriz:
1) Bazı yorumcuların da belirttiği gibi Hz. Yakub'un oğulları, hem şekil ve şemailleri hem de kılık ve kıyafetleri bakımından görkemli, gösterişli olduklarından, daha önceki gelişlerinde, Melik'in de, Mısır halkının da dikkatlerini çekmişlerdi. Bu sebeple halkın bunları tekrar gördüğünde, bilhassa kıskanç nazarların isabeti, hatta çekememeleri söz konusu olabilirdi.
2) Keza, böyle kısa aralıklarla birkaç defa Mısır'a gelip gitmeleri ve Hz. Yusuf ile yakınlık tesis etmeleri, Yusuf'un (aleyhisselâm) makamını sarsabilirdi. "Böyle farklı bir muamele de neden?" veya "On kardeşler yine gelmiş." gibi sözler dedikodu hâlinde, her yanda şüyû bulabilirdi.
3) Ayrıca Hz. Yakup (aleyhisselâm), Bünyamin'e de Yusuf'a yaptıkları gibi yaparlar endişesi ile, bunları ikişer ikişer dağıtmayı, yeniden yanlış bir işte ittifak etmelerine fırsat vermemeyi de düşünebilir.
4) İsrailoğulları Mısır'a girince orayı mânen ihya edecek ve orada bir kısım yenilikler meydana getireceklerdi; böyle bir gaye-i hayalin en mâkul yolu da "sırren tenevveret" esasına göre dağınık yürüme, dağınık yerleşme ve toplu görünmeme mülâhazasına göre gerçekleştirilmeliydi.
Tabiî bütün bunlar birer tedbirdi; sebepler dünyasında bunlara riayet de tekvinî bir vecibeydi; bir vecibeydi ama bu tedbir ve stratejilerin, tedbirleri, stratejileri aşkın belâları, musibetleri önleyeceği anlamına gelmezdi.. gelmezdi ki, sebeplere riayetle Müsebbibü'l-Esbâb'a itimadı ifade sadedinde, üstteki âyeti müteakip hemen şu tamamlayıcı ifade gelir:
وَمَا أُغْن۪ي عَنْكُمْ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّٰهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
"Ayrı ayrı kapılardan girin ama ne yapsam hiçbir hususta sizden Allah'ın takdir ettiği şeyi defedemem; hüküm Allah'a aittir.. ben O'na tevekkül ettim ve tevekkül edecekler de yalnız O'na tevekkül etmelidirler."[5]
رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَص۪يرُ * رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْلَنَا رَبَّنَا إنَّكَ أَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ
[5] Yusuf sûresi, 12/67.
- tarihinde hazırlandı.