Âl-i İmran, 3/97
وَلِلّٰهِ عَلٰى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَب۪يلاً
"Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır." (Âl-i İmrân sûresi, 3/97)
Allah'a karşı yapılan her ibadet, O'nun bizlere ihsan buyurduğu nimetlere karşı bir şükür ve belki bir nispette fiilî mukabeledir. Öyle bir mukabele ki yalnız Allah'a karşı ve Allah için yapılır. İşte hac ibadeti de, hem bedenin sıhhatine hem de lütfedilen mal nimetine karşı böyle bir şükrün ifadesidir. Onun için hac yapan kişi niyetlenirken, أَحُجُّ لِلّٰهِ "Allah için hac yapmaya" der. İşte Kur'ân bunu ifade sadedinde وَلِلّٰهِ عَلٰى النَّاسِ diyor. Burada لِلّٰهِ daki ل istihkak içindir. Öte yandan عَلٰى النَّاسِ deki عَلٰى farziyet ifade eder. النَّاسِ deki lâm-ı tarif ise ahd için olur. Böylece beraat-ı istihlal nev'inden daha başta مَنِ اسْتَطَاعَ kaydı ve onun müstetbeatına telmih yapılmıştır. Yani عَلٰى النَّاسِ "Bazı insanlar." Kim onlar? Yol ve azık imkânına sahip olanlar ve kadın ise yanında mahremi bulunanlardır.
Ayrıca عَلٰى النَّاسِ de عَلٰى harf-i cerrinin kullanılması bize şu nükteyi de hatırlatıyor. Hac, aslında namaz ve oruçtan çok daha çetin bir ibadettir. Onda sefer meşakkatinin yanında bir hayli de paranız gider; işinizden, memleketinizden, yakınlarınızdan ayrı kalırsınız vs. İşte bütün bu zorluklara işaret sadedinde Kur'ân عَلٰى harf-i cerrini kullanarak umumî mükellefiyetler içinde hac ibadetinin hususî ağırlığını işmam etmiş olur.
Bundan başka اِسْتَطَاعَ herhangi bir işin gönül rızasıyla ve tam bir inkıyat düşüncesi içinde en mükemmel şekilde yerine getirilmesidir ki, bu da bir irade, kudret ve imkâna vâbestedir. Bu açıdan اِسْتَطَاعَ kelimesi daha sonra mebâdisi ve cüz'î fertleri sayılan güç, kuvvet ve imkân yerinde kullanılmıştır. Bu kelimedeki genişlik, imamların içtihatlarında da farklı yorumlara bir kaynak teşkil etmiş ve bir genişlik vesilesi olmuştur.
- tarihinde hazırlandı.