Eğitim Faaliyetleri ve Yersiz Vehimler
Türkiye, düşünce hayatından idari sisteme, eğitim mekanizmasından aile yapısına kadar bir çok problemi olan bir ülkedir. Bu tür problemlerden sıyrılmanın en önemli çaresi de aydınlanma' olsa gerek. Evet insanlar, aydınlanarak birbirlerini daha iyi anlar ve neticede de bir uzlaşma zemini hasıl olabilir. Ama birileri öteden beri bu ülkede 'Siz eğitim düşmanısınız' diyerek inanan insanlara hücum etmişlerdir. Oysaki ne o uydurma 'bir hırka bir lokma' hikâyesi, ne de 'cehalet' yüzkarasının uzaktan yakından İslâm'la alâkası yoktur. Çağın dev mütefekkiri, 'Bizim üç büyük hastalığımız var, bunlar: cehalet, iftirak ve fakirliktir' diyerek bizi içten yıkan sebepleri, hekimâne teşhisle ortaya koymaktadır. Öyleyse, bir taraftan cehalete karşı ciddî bir ilim seferberliği başlatılıp, milletin birlik ve beraberliği adına lâzım gelen şeyler yapılırken, diğer taraftan da insanlarımıza zenginleşme yolları gösterilmelidir.
Aslında, hakikî Müslümanlık bu iken, bir kısım insanlar, yıllardır Müslümanları hep cehaletin yanında göstermiş ve 'gerici', 'yobaz' gibi bir sürü yaftalarla, onları karalama yoluna gitmişlerdir. Zühd, yanlış anlaşılmış ve Müslümanlar, âdeta köşesine çekilmiş bir acûze-i şemtâ tiplemesiyle karakterize edilerek değişik töhmetler altında bırakılmıştır. Esasen züht kalbde yaşanmalıdır ve insanın, dünya ile herhangi bir kalbî bağlantısı olmamalıdır. Yoksa kesben -avam ifadesiyle- dünyanın altından vurup üstünden çıkmalı ve ne yapıp yapıp mutlaka başarıya ulaşılmalıdır.
Günümüzde -Allah'ın inayetiyle- gönüllü kuruluşlar ve özel teşebbüsler, başta Türkiye olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde açtıkları okullar ve kurdukları üniversitelerle aydınlık bir geleceğin temellerini atmış bulunmaktadırlar.
Ancak, cehaletle savaş amacıyla başlatılan bu güzel gelişmeler karşısında, yine malum bazı kesimler, 'Bunca okulla acaba bu insanların düşündükleri ve hedefledikleri bir şey mi var?' diyerek vehim ve kuruntulara hükümler bina etmek suretiyle efkarı bulandırmaktadırlar. Oysaki, burada hedeflenen şey, bu ülkenin eğitimle muasır devletler seviyesine çıkarılarak çağını idrak ufkuna ulaştırılmasıdır.
Ayrıca, geleceğin dünyasına yönelik ne idarî, ne siyasî hiçbir alanda tasarımızın olmadığını, Allah'ın rızasından başka bir şey düşünmediğimizi herkes anlamış durumda. Aslında hususî bir zaman ve mekâna bakmayan bu türlü iddiaların aksini ispat etmek de kimsenin elinden gelmez. Tabir-i diğerle iddia eden ispat etmek, zorundadır. Yoksa devletin en üst kademesindeki ferdinden en alt seviyedekine kadar herkes için bir şey iddia edilebilir ve yeryüzünde böyle bir iddiaya muhatap olmadık birtek insan kalmaz.
Günümüzde eğitimden iktisadi hayata kadar bir çok güzel gelişmeler söz konusudur. Hamiyetli iş adamlarımız, bir taraftan cehalete karşı ilim seferberliği başlatarak okullar açarken, diğer taraftan, fakirliğe karşı zengin olma seferberliği ilan ederek ticarî şirketler kurmaktadırlar. Şimdi bu türlü şeyler yapılıyor diye, vehimlere hüküm bina ederek, kapalı kapılar ardından, benim insanlara gizli bir şeyler söylediğim ve bununla belli hesapların, plânların peşinde olduğum şeklindeki yaklaşımlar, insafsızlık ve zulümden başka bir şey değildir.
İlimle insanların dimağlarını, kalblerini aydınlatanlar, onlara değişik istihdam imkânları hazırlayanlar, fakir-fukarayı zekât ve sadakasıyla destekleyenler, insanların en hayırlısıdır. İslâm'da 'hayır' tabiri, insanlara zarar verebilecek yoldaki bir taşı kaldırmadan alın da, eğitimden iktisadi hayata kadar herhangi bir eğitim müessesesi kurmaya kadar çok geniş ve şümullü bir çerçevesi vardır. Zira hadisin ifadesiyle 'insanların en hayırlısı insanlara hayırlı olandır.'
- tarihinde hazırlandı.