Kur'ân-kışır
Geçenlerde arkadaşlarla bir kitap mütalâa ederken, çok mühim bir zatın Kur’ân’ın kelimelerine “kışır” dediğini hayretle ve biraz da esefle müşâhede ettim. Evet, aslında Kur’ân‑ı Kerim’deki elfâz ve kelimât, “kavâlibu’l‑meâni” yani ifade edilmek istenen mânâların kalıplarıdır.[1] Bu anlamda ona “kılıf” demede belki mahzur olmayabilir. Ancak şahsen ben, böylesi bir yaklaşımı, o Yüce Kitab’a karşı fevkalâde saygısızca bulurum. Saygısızca bulduğumdan dolayı da, bu tür tabirlerden olabildiğince uzak durmaya çalışırım.
Bu ve buna benzer ince mânâların ancak ilimde rüsuh peyda etmiş, kökleşmiş, derinleşmiş insanların fark edeceğini vurgulayıp geçelim. Farklı bir kıraate göre “Onun tevilini, Allah ve ilimde râsih olanlar bilir.” (Âl-i İmrân sûresi, 3/7) âyetinden hareketle diyorum ki Kur’ân, kendine has muhtevasıyla bir “Ümmü’l‑Kitap”tır.[2] Yani Ana Kitap. Bu size ne ifade ediyor ve siz de ondan ne anlıyorsanız, işte öyle anlayın..!
- tarihinde hazırlandı.