Van - Barla münasebeti
Bediüzzaman Hazretleri’nin, inzivaya çekildiği Van’dan hükümet kuvvetleri tarafından zorla alınıp, Barla’da ikamete mecbur tutulmasını şahsen ben şöyle değerlendiriyorum:
Hazreti Bediüzzaman, ileride İslâmî bir tekevvünü hayata geçirebilecek birikimi, kısa da olsa ihzariye dönemi içinde elde etmişti. Artık o, imamesi kopuk tesbih taneleri gibi birbirinden olabildiğince kopuk malumatları, sentez edebilecek, kendi deyimiyle, yavrusuna süt hâline gelmiş gıdayı verebilecek bir âlim‑i mürşid[1] olmuştu. Kendisi farkında olsun ya da olmasın bu bir hakikatti. İşte tam bu devrede, onun tekliflerine kulak asmayan günübirlik politikaların içinde boğulup kalmış ve üç gün ötesini görmekten uzak milletvekillerine kızıp Van’a gitmesi ve orada da yekpâre bir kayanın içine girip inzivada bulunması doğru değildi. Onun için kader, âdil eliyle –insanlar zulmetse de– onu oradan çekip aldı. Barla’daki “aktif direniş” diye adlandırabileceğimiz bir aksiyon içine itiverdi.. ve bu hâdiseler diliyle kader, Bediüzzaman’ın kulağına şunları fısıldadı:
“Allah sana bu zekâyı, bu bilgiyi, bu kapasiteyi ihsan etsin de sen de onları kullanacağına buralara çekil. Reva mı bu?..”
[1] Bkz.: Bediüzzaman, Mektubat s.530 (Hakikat Çekirdekleri).
- tarihinde hazırlandı.