İhlâs perspektifinde peygamberler
Allah Resûlü’ne bir gün “Ey Allah’ın dostu!” denince, “Hayır, o İbrahim’dir!” buyururlar..[1] ve yine bir gün Hazreti Musa’yı kendisine tafdil edene karşı, “Beni, Musa’ya tafdil etmeyin!” ferman eder.[2] Cevher kadrini cevherfüruşan olan nasıl da anlıyor! İşte, ihlâs ve samimiyet, bir peygamber vasfı olduğu için o işi kendine meslek edinen insanların da ayrılmaz vasfı olması gerekmez mi? Kur’ân, peygamberleri ya ihlâs sahibi olarak tanıtmakta[3] ya da Cenab‑ı Hakk’ın o nebiye ihlâsı emrettiğini nakletmektedir.[4] Kur’ân‑ı Kerim’i bu zaviyeden tetkik edip okuduğumuzda, bunu açık seçik görmemiz mümkündür.
[1] Müslim, fezâil 150 (2369); Ebû Dâvûd, sünnet 9; Tirmizî, tefsîru sûre (98) 1.
[2] Buhârî, husûmât 1, enbiyâ 31, rikak 43, tevhîd 31; Müslim, fezâil 157.
[3] Bkz.: Bakara sûresi, 2/139; Zümer sûresi, 39/14; Meryem sûresi, 19/51; Yûsuf sûresi, 12/24.
[4] Bkz.: Zümer sûresi, 39/2, 11.
- tarihinde hazırlandı.