Tevekkülde haricî sebep aramama
Soru: “Deliller, burhanlar, insanın hâlinin dilini kullanma inkişafına erince, bir mânâda o da artık ne delil der; ne tevekkülde hâricî sebep arar ne de başka vesileler arkasında koşar; aksine, her şeyi onunla bilmeye, onunla görmeye, onunla tanıyıp onunla sevmeye başlar” deniliyor. “Tevekkülde haricî sebep aramama”yı açıklayabilir misiniz?
Cevap: Deliller, hakikî tevhide ulaşmada bir sebeptir. Biz, medlulden delile dönmeyi esas alırız; Üstad’ın yaklaşımıyla, bizim gördüğümüz deliller Rabb’in kayyumu olamaz. Belki o deliller bize ait arızalardan ötürü, bir kısım duygularımızı tam işletememeden dolayı müracaat ettiğimiz vasıtalardır. Belli bir noktaya geldikten sonra da, halî ve zevkî tam bir vahdet tecellî eder. Delili nazar-ı itibara alma ihtiyacı duyulmaz. Çünkü artık vicdan konuşur ve o bir şahid-i sadık olur. Belki Cenâb-ı Hakk’ın gönüllere attığı bir tevhid mülâhazası kendisini hissettirir. Artık sağda solda delil aramaya hiç ihtiyaç hissedilmez. Herhangi bir sebebe, bir vasıtaya ihtiyaç hissetmeden, tamamen her şeyi Cenâb-ı Hak’dan bilme, her meselede Cenâb-ı Hakk’a itimat etme ve güvenme, sebepleri tamamen aradan çıkarma, delilleri bütün bütün azletme de yine bir haldir; belki bir mânâda zevk meselesidir.
- tarihinde hazırlandı.