Sekr ve Sahv İlişkisi
Bazen sekir; kavî bir iman, ciddî bir marifet, dengeli bir havf u heybetten kaynaklanır ve daha geniş bir alanda kendini hissettirir. Has dairede sekre gelince o, vecd erbabına mahsus bir "hâl" olup, ne zaman hak yolcusu, sübühât-ı vechin nurları veya "bî kem u keyf" cemal nimetleriyle şereflendirilse, hemen sekir hasıl olur.. ruh, şevk u tarâba girer ve gönülde aşkın bir heyecan yaşanır. Sahv, sekrin zıddıdır ve sâlikin yeniden ihsas ve şuur âlemine dönmesi demektir. Sekri hak olan seyyahın sahvi de haktır. Ömürlerini gaybet vadilerinde ruhânî zevklere gömülerek geçiren Hak âşığı mest u mahmurları, ne zaman sultan-ı hakikat istilâ etse, duygu dünyalarında bir damla gibi deryaya düşer ve erirler.. bir cisim gibi yanar kül olur ve başkalaşırlar.. dahası bütün ihsas yolları ve köprüleri bir bir yıkılır.. her yerde ve her şeyde sadece O duyulur ve O hissedilir ki, böyle ihsas üstü hâli "Rabbi dağa tecelli buyurunca, onu paramparça etti ve Musa yığılıp yerinde kaldı" (A'râf, 143) beyan-ı sübhanîsiyle irtibatlandıran bir hayli insan vardır.. ve böyle bir irtibattan hareketle; Tur Dağı onca kuvvet ve salâbetine, Seyyidinâ Hazreti Musa da bir Ulü'l-azm Kelîmullah olmasına rağmen, dağ parça parça olduğu, Hazreti Kelimullah'ın da yıkılıp yerinde kaldığı gibi, ilâhî tecelliler sırasında erbab-ı vecd de başkalaşır; tavırdan tavıra girer; mest u mahmur davranır ve müteşâbihâtın geniş vadilerinde çok defa mest u mahmur konuşur:
"Sâkiyâ doldur şarabı vakt-i iftardır bu dem,
Mamur eyle bu harabı lutf-u izhardır bu dem." (M. Lütfi)
sözleri o deryadan bir damla ve o hâlden bir kesittir.
"Nesimî Sâki lütfundan bu gün mest-i tecellidir,
Beni mest eyleyen dâim o meyden Mustafâ gördüm." (Nesimî)
beyanı mest u mahmur bir gönlün nağmeleridir.
Bu vadide söylenmiş sekirle alâkalı daha nice beyan vardır ki, konumuzun istiâb haddini aşar. Düşünün ki, o koca Hafız bile divanına: "Ey sâkî! Bana bir kadeh şarap doldur" sözleriyle başlar.
- tarihinde hazırlandı.