Tarih ve Milli Değerlere Yabancılık
Bütün bunları görmemezlikten gelerek, ne olduğu ve ne kadar yaşayacağı belli olmayan yalancı mumlarla, koskocaman bir ışık dönemini mukayeseye kalkışmak, hatta mukayeseden de öte, mumları yıldız, yıldızları da mum göstermek, şayet bir aldanmışlık değilse, düpedüz bir târih düşmanlığıdır.
Keşke, o ihtişam dönemine ait ömürleri, ömürlerin bir mutluluk armonisi içinde göklere doğru akışını ve bir bir saadet içinde çağlayıp geçen mevsimleri, yılları; mevsimler ve yıllar içinde akıp giden rengârenk hayatı, kalpten kalbe, ruhtan ruha boşalan neşeyi, sevinci, itminanı ve bunlarla hususî bir ses, bir şive, bir terkip, bir tarz, bir üslûp haline gelen güzelliklerin kemâlle kutuplaşmasını, olgunluğun mücerret güzellikler buuduna ulaşmasını günümüzün şu kadirnâşinâslarına da gösterebilseydik..!
Aslında, günümüzün takdir bilmezleri gibi bizler de muhteşem medeniyeti, üstüste zelzelelerle, enkaz yığını haline geldikten sonra idrak edebildik. Bizler ve onlar, bu hârika dünyâyı; onun, sihirli nizamları ve baş döndüren intizamları hüküm sürerken.. yani bağları henüz bozulmadan, çiçekleri solmadan, ormanları yanıp kül olmadan, toprakları erozyonla akıp akıp gitmeden; küheylanları çatlamadan, süvarileri mehlikâ sultana tutulmadan, gazâ bâğîlik sayılmadan, gâziler sarhoş edilip mehter müzeye kaldırılmadan, kösler susmadan, gözler hakikate kapanmadan, güneşler batıp her yanı karanlıklar basmadan, akan çaylar kesilmeden, çeşmelere civa akıtılmadan; ilâhîler susmadan, ilâhîlik söndürülmeden; her yer mezar haline getirilmeden, mezarlar mezbeleliğe döndürülmeden... Hasılı, her şey kıvamında iken görüp seyredemedik.
Dün milleti arkasına alıp zirvelerin zirvesinde gezdirenler, torunlarının başlarına gelecek şu üstüste felaketlerin en küçüğüne dahi ihtimal vermiyorlardı. İhtimal vermek şöyle dursun, onu rüyâlarında görmeye dahi tahammülleri yoktu. Bunda da haklıydılar, zira; dünyâya hükmedecek güçleri, cihanla hesaplaşacak inanç ve imkânları buna yetecek mahiyetteydi. Ama işte onlar ve işte acı-tatlı hâtıraları..! Günü gelince herkes de gidecek! Koca dağların yerinden oynadığı bir dünyâda, küçük tepelere ebedî saltanat vehmetmek aldanmışlıktır. Evet gelen herkes gidecek; ama, kimileri şanlı soyumuz gibi gönüllerimizde en tatlı hâtıralar bırakıp öyle gidecek; kimileri de milletin zihninde bir mülevves yâd olarak...
- tarihinde hazırlandı.
