Herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
Meğer bunca yıl demokrasi ve hukuk kahramanı diye görüntü verenler, adalet, demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kelimelerin kıyısından bile geçmemiş.
Meğer İslam ve Müslümanlık, onlar için sadece birkaç sembolik sözden ibaretmiş. Bunları görebilmemiz için bu süreçlerin yaşanması, onların küçük bir testten geçmesi gerekiyormuş.
Bugün, hiçbir kutsalı olmayan, yeri ve zamanı geldiğinde herkesle ittifak edebilen, her türlü yalan yanlış sözler üzerinden karşısındakine iftira atan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Adaleti, hukuku, haram-helal inancını anında askıya alabilen, rakip gördüğüyle hiçbir kural ve etik değer taşımadan savaşan bu anlayışın savrulduğu yerleri görünce, yolsuzluk soruşturmasını yapan savcılara bir kere daha saygı duyuyorum.
Bu süreç bizi gerçeklerle yüzleştirdi, birilerinin takındığı maskenin düşmesini ve gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasını sağladı. İnsanların ağızlarındaki sözlerin ne kadar gerçekçi ve içselleştirilmiş olduğunu anlamak için küçük testlere ihtiyaç vardır. Hayat bir imtihandır sözü boş yere söylenmemiş şüphesiz.
Bugün öyle şeyler görüyor, öyle şeyler işitiyoruz ki, meğer Türkiye’de hiçbir problem, hiçbir sıkıntı yokmuş, sadece Cemaat varmış. Bu yalanları söylerken sanıyorum Türk toplumunun balık hafızasına güveniyorlar. Sanki bu ülkede darbe dönemleri yaşanmamış, toplumsal linç kampanyaları düzenlenmemiş, her şey güllük gülistanlık giderken Cemaat gelmiş, bütün bu sevgi çiçeklerine kumpas kurmuş ve darbe yapmış! Ne suç örgütleri, ne terör şebekeleri, ne faili meçhuller, ne uyuşturucu baronları, ne mafya liderleri, ne askerî darbeler, hiçbir şey olmamış bu ülkede.
Hafta başında Çağlayan Adliyesi’ni ziyaret edip şikâyet başvurusunda bulunan İlker Başbuğ, çıkışta gazetecilere konuşuyor ve Ergenekon, Balyoz gibi davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hedef alındığını ileri sürüyor. Bu davalardaki kumpaslarla Tahşiyecilere operasyon arasında benzerlik olduğunu savunuyor. Bu sözleri duyduğumda hakikaten koptum. İrtica.org gibi internet sitelerinden AK Parti ve seçmeni hakkında yalan yanlış propagandaları kimler yaptırdı, o iddialar üzerinden AK Parti’ye kimler kapatma davası açtı merak ediyorum. Hani şu Milli Savunma Bakanlığı’nın ‘bunları biz açtık, sonra da Genelkurmay Başkanlığı emrine verdik’ dediği internet sitelerinden bahsediyorum.
Dün Nazlı Ilıcak’ın köşesinde yayımladığı belgeye göre, 13 Mart 2009 tarihinde İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Pekin imzalı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderilen gizli bir yazıda Tahşiye grubunun El Kaide ile ilişkisi anlatılıyor. Yani İlker Başbuğ Genelkurmay başkanı iken askerî istihbarat da bu grubu yakından takip ediyor. Başbuğ, komedi filmi gibi bugün kalkmış birilerini suçlama gayretkeşliğiyle ‘Tahşiyecilere kumpas kuruldu’ diyor.
Balık hafızamıza küçük bir hatırlatma daha yapayım. Mesela Şamil Tayyar ne için milletvekili olmuştu hatırlıyor musunuz? Diyelim ki insanlar hatırlamıyor, Şamil Tayyar’ın kendisi de mi hatırlamaz? Ben hatırlatayım; Ergenekon davası sürecinde AK Parti’nin işine yarayan haberler yaptığı ve bu haberlerden dolayı da çok ciddi davalarla muhatap olduğu için, yargılanıp da mahkûm edilmesin diye Şamil Tayyar’a dokunulmazlık kazandırıldı.
Bugün konuştuklarımıza bakınca sanki AK Parti, 2002 yılından bugüne güle oynaya gelmiş, çiçekler ve böcekler içinde hükümet etmiş, sonra Cemaat diye birileri çıkıp herkese kumpas kurmuş zannedersiniz. İnsan gerçekleri bu kadar tersyüz ediyor ve başkalarını da inandırıyorsa buna ne denir merak ediyorum. Kimlerde böyle bir yetenek bulunur?
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/mehmet-kamis/herkesi-kor-alemi-sersem-mi-sanirsin_2268303.html
- tarihinde hazırlandı.