Çatışma alanları

Yaşamakta olduğumuz sorun sosyo-politik gibi görünmekle beraber temelde zihniyetle ilgilidir. "Muarefe ve müzakere" yoluyla zihni bir kazı yapmamız lazım.

Ele alıp kritik etmemiz gereken sorunlardan biri "siyaset-devlet-iktidar" ve bu üçlü ile din arasındaki mahiyet ilişkisidir. Belli bir sonuca varırken mevcut zihni tutumlarımızı ve sosyo-politik konumlarımızı önce tespit etmeli -yani "olan nedir?"-, arkasından "ne olması gerektiği" konusunu ele almalıyız.

Anlaşıldı ki, ne siyaset yoluyla hizmet etmeyi hedefleyen Müslümanların, ne siyaseti reddedip veya önemsizleştirip salt sosyal hayatın takviyesine öncelik verenlerin doktrinleri tatminkâr çözüm üretiyor. Bu hükme varırken verili durum şahidimizdir. Mevcut bakış açısı ve değerlendirmeler sağlıklı olsaydı ya söz konusu çatışmalara sebebiyet vermez ya da -çatışma olsa bile- çözüm yolunu ve şeklini gösterirlerdi. Bir tarafın diğer tarafı veya tarafları tümüyle etkisizleştirmeye matuf tutumu "çözüm" değil krizin derinleşip daha uzun zamana yayılmasını sağlar sadece. Gücünü sosyolojiden alan hiçbir hareket tümüyle yok edilemez; 30 sene devlet topu tüfeği ve bilumum lojistiğiyle Kürt hareketini yok edemedi; ulusal ve küresel sosyolojisi olan, üstelik referanslarını İslam'dan alan bir hareketi de yok edemez. Krizleri bunca şiddette ve acımasızlıkta yaşıyor isek, referansları sahih bir siyaset telakkisine ve çözüm kültürüne sahip olmadığımız içindir.

Bugün Türkiye'de yaşamakta olduğumuz "Hükümet-Hizmet gerilimi" elbette geçicidir; nice savaşların, kavgaların, iç çatışmaların yaşandığı topraklarda yaşıyoruz. Şiddet derecesi ve yıkıcı sonuçları farklı olsa da mahiyeti itibarıyla İslam dünyası, Ortadoğu'nun geneli, özellikle Irak, Suriye, Mısır ve Türkiye derin krizin sürdüğü çatışma bölgeleridir

Bu çerçevede özellikle ve belirgin olarak şu veya bu tarafı tutuyor veya suçluyor değilim. Acizane tespitime göre "politik Müslümanlar"ın siyaset algısı ile "sosyal Müslümanlar"ın siyaset algısında artık teşrih masasına yatırılması gereken sorunlar var. Politik Müslümanlar a) Modern devletin felsefi varsayımlarını sorgulamadan bu her şeye "kadir olma" iddiasındaki aygıt üzerinden toplumu Müslümanlaştırabileceklerini düşünmektedirler. Buna "resmi İslam" diyorum. b) İslamiyet'i mevcut durumda iktidar yapmanın zorluğu ortada olduğuna göre, sosyo-politik ve ekonomik düzenlemeleri ihtiva eden muamelat ve ukubatı askıya alıp önce maddi ve ekonomik güç toplayalım, bu arada sembollere ve ritüellere dayanan dindarane bir hayat sürdürelim. Bu yöntem ava gideni avlıyor, dindarı sekülerleştirip iktidar ruhuyla canavarlaştırıyor.

Sosyal Müslümanlık içinde yer alan grupların hareket noktası "din ile siyaset" ayrılığına dayanmakta olup şedit bir hisle "Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınılması gerektiği"ni söyleyip dine hizmetin siyaset-dışı olabileceğini öne sürmektedirler. Muhammed Abduh ve Üstad Said Nursi'nin dile getirdikleri bu sözü kendi bağlamı içinde ve sarfını gerektiren somut ahlaki şartları göz önünde bulundurduğumuzda tabii ki doğrudur, ne var ki siyasi felsefenin temel ilkesi veya İslam-hayat ilişkisini dikkate aldığımızda ciddi sorunlara yol açmakta, bu parola ile yola çıkanları dahi kendi içinde çelişkilere ve tutarsızlıklara sevk edebilmektedir. Artık "vürud sebepleri"nin ötesinde mücerret bir öğreti ve siyaset telakkisi olarak hem bu zihni yaklaşımın, hem pratikte yol açtığı sorunların kritiğini yapmalıyız.

Bugün Türkiye'de yaşamakta olduğumuz "Hükümet-Hizmet gerilimi" elbette geçicidir; nice savaşların, kavgaların, iç çatışmaların yaşandığı topraklarda yaşıyoruz. Aktüel gerilimin -hâlâ gerilim demeyi tercih ediyorum- bırakacağı kalıcı hasar gerilimin kendisinden önemlidir. Şiddet derecesi ve yıkıcı sonuçları farklı olsa da mahiyeti itibarıyla İslam dünyası, Ortadoğu'nun geneli, özellikle Irak, Suriye, Mısır ve Türkiye derin krizin sürdüğü çatışma bölgeleridir.

Sıraladığımız dört ülkenin içinde yer aldığı Ortadoğu/İslam dünyasında -kimilerini tarihten tevarüs ettiğimiz, kimilerini modern dünyadan ithal ettiğimiz- "yedi çatışma alanı" olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar da 1) Dinler/din müntesipleri arasında çatışma; 2) Mezhepler/mezhep müntesipleri arasında çatışma; 3) Kavimler/etnik gruplar arasında çatışma; 4) Sınıflar arasında çatışma; 5) İktidar zümrelerinin kontrol ettiği yönetimler-yöneticiler arasında çatışma; 6) Cinsiyetler arasında çatışma; 7) Cemaatler-sivil toplum ve kültürel gruplar arasında çatışma.

Elimizdeki fikri ve politik malzeme bu çatışmalara çözüm üretmeye yetmiyor.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.