Kısır Döngünün Dışındaki Türkiye ve Gülen Vizyonu
Türkiye'nin yurt içinde ve dışındaki en önemli sivil inisiyatiflerinden olan Gülen Hareketi kendini anlatma gayreti ile aslında bir manada yanlış tanınan Türkiye'yi de doğru anlatıyor.
22 Temmuz seçimlerinden önce başlayan ve kendi içimizde yapıp ettiklerimizle oluşturduğumuz "iki farklı Türkiye" algısı nedeni ile kafası bir hayli karışmış batı dünyası için, paha biçilmez bir önem arz ediyor bu toplantılar.
Sivil toplumun farkına ve önemine bizden birkaç asır önce varmış olan Batı ülkelerini, bu hareket üzerine yoğunlaştıran, hareketin devletten bağımsız, bazen devletin rağmına ortaya koymaya çalıştığı sınırları aşan vizyonu ve sivil karakteri olsa gerek.
Türkiye'nin toplumsal enerjisini kara delik gibi emen yüzyıllık fikri boşluğun ötesinde bir vizyon geliştirerek, hedefsizlikten bunalan her seviyedeki insana, içinde kendini önemli hissedebileceği bir ortaklıkla, yeniden inşa ameliyesinde rol dağıtabilmek bu hareketin en önemli vasfı.
Aidiyet hissi taşıyan gönüllüler kadrosunun ortaya koyduğu sabır ve devamlılık sonucu oluşan başarı, bazı kıskanç çevrelerce ulusalcı bir mantık içinde tu kaka edilmeye çalışılsa da yazılan başarı hikâyeleri ülkemiz ve insanlık için her türlü takdirin ötesinde.
Bilhassa batı ile sürdüre geldiğimiz 5 asırlık aşk-nefret karışımı ilişki, bu günlerde bir takım çevrelerce Türkiye'yi içine kapatıp yokluğa mahkum edecek ulusalcı çizgiye çekilmeye çalışılırken Gülen Hareketinin ortaya koyduğu peşin hükümlerden arınmış, ama kendini var eden değerleri çok iyi bilen ve küresel sosyal-siyasal sorunlar karşısında bütün dünyaya ile birlikte, bilhassa batıya ortak çözüm yolları teklif eden duruşu ister istemez ilgi çekiyor.
Eski ve yeni Dünyanın siyasi ve entelektüel manada belirleyici birkaç merkezinden olan Londra da Gülen Hareketi üzerine Lordlar kamarasında başlayıp SOAS ve LSE de devam eden toplantı, farklı alanlarda dünya üzerine yayılmış takdir toplayan bir hareketi, yine yayıldığı alanlardan gelen farklı sosyal bilimcilerle bir anlama çabası.
Şimdi yine birileri öncesi ve sonrasında bu toplantıyı "Türkiyeyi dışardan kuşatmak", "İngiltere'de de boş durmamak" kabilinden yaftalarla karalamaya ve hedef göstermeye çalışacak.
Vur ama dinle esprisi içinde mahkumun kalemini kırmaya çoktan karar vermiş hakim edasında olan kalemşorlarımıza bu toplantı ile ilgili bütün tebliğlerin olduğu www.gulenconference.uk adlı web sayfasına ciddi bir göz atmalarını tavsiye ederim.
Global hedefleri olamayan ve devamlı içine kapatılmaya çalışılan bir ülkenin içinden çıkan ve Ali Bulaç'ın enfes ifadesi ile "küreselleşmeye Türkiye'nin bir katkısı varsa bu Dünyaya yayılan Türk okulları ve diyalog düşüncesidir" ifadesinde kendini bulan Gülen Hareketi, doğduğu topraklardan çok uzaklarda, anlaşılmayı beklemenin ilginçliğini yaşıyor.
Ülke içinde olduğu gibi dünya çapında da eğitim hamlesi ile kendi farklılığını ortaya koyan hareket, yine Türkiye de olduğu gibi bu günlerde diyalog eksenli çalışmalar ile Asya ve Afrika'dan sonra batı dünyası içinde de kendine mahsus saygınlığını kazanmaya başladı.
İslam ve coğrafyası hakkında 11 Eylül sonrası tam bir fikri kırılma yaşayan Batı dünyası, İslam hakkında ki cahilliğinin üzerine peşin hüküm ve fobia denebilecek korkularını da ekleyerek içinde yaşadığı dünyayı onlar ve ötekiler halinde kamplara zihninde çoktan bölmüş durumda.
Kısa adı ile Gülen Hareketi, Batı ve İslam dünyası arasında gelişmesi gereken empatiye katkısı, önyargısız İslam ve Türkiye imajına kazandırdıkları ile doğduğu topraklarda da anlaşılmayı fazlası ile hak ediyor.
- tarihinde hazırlandı.