Seçim İçin Arabasına Bahse Girer misin?
Yıllarını seçmen davranışlarını analize vermiş bir bilim adamı olarak "oy verme olgusuna" farklı bir bakış açısı getiren yeni bir açıklamadan söz etmek istiyorum: Ülke ve dünya gündemine ilişkin görüş ve düşünceleri merakla izlenen Sayın Fethullah Gülen acaba yaklaşan seçimlerle ilgili ne düşünüyor?
Sayın Gülen'in günlük sohbetlerine, çeşitli konulara ilişkin düşüncelerine yer veren resmi web siteleri var. Dün bu konudaki merakları giderecek yeni bir sohbeti yayınlandı www.herkul.org sitesinde…
Açıklamadaki iki nokta özellikle dikkat çekici…
İlki, bir vatandaşlık görevi olan oy verme işleminin dini sorumluluğu var mı? İki, oy verilecek partide veya adaylarda hangi özellikler öne çıkmalı…
Sayın Gülen'in ilk başlıkla ilgili düşünceleri şöyle:
"İnanan bir insanın -kendi ruh ve mana köklerinin yeniden neşv ü nema bulması niyetiyle- inandığı istikamette oyunu kullanması, üzerine bir vecibedir; bu görevini yerine getirmeyen bir insan günaha girmiş olur."
Hakikaten bu konu daha önce altı pek çizilmemiş ilginç bir nokta… Oy verme sorumluluğunu yerine getirmeyenler günaha girmiş olurlar diyor…
İkinci nokta da oy verilecek parti veya adayların özellikleri ile ilgili… O da şöyle:
"Değerlerimize saygılı, dinine - diyanetine, ülküsüne - ülkesine, geçmişine, geleceğine saygılı olan, kalbî ve ruhî hayatımızı hesaba katan ve aynı zamanda ebed arzularımız adına da bir mesajı bulunan insanlar hangi partide olurlarsa olsunlar, biz onlardan yana izhar-ı re'yde bulunuruz. Parti ayrımı gözetmeyiz. Ne Amerika, ne Çin, ne Hindistan, ne de Rusya… Bizim yegâne arzumuz, bağımsız ve devletler muvazenesinde söz sahibi güçlü bir Türkiye'dir."
Sayın Gülen'in 'bir oy bir oydur' düşüncesi ile gündeme getirdiği ve seçimlere katılımı ne kadar önemsediğini gösteren bir başka önerisi de var. O da şöyle:
"İster genel, isterse de mahalli seçimlerde, imkânım olsa, borç para alır, biletlerini temin eder ve burada duran arkadaşların bile oylarını kullanmak üzere Türkiye'ye gidip gelmelerini isterdim. Hiçbir zaman şu ya da bu partiyi işaret etmedim. Ne var ki, imkânı olduğu halde, mefkûresi hesabına faydalı gördüğü kimseler için izhar-ı re'yde bulunmayanların Allah katında mesul olacaklarına da inanıyorum."
Sayın Gülen'in siyaset meydanlarındaki üslup konusu başta olmak üzere geçmişteki ve önümüzdeki seçimlere ilişkin geniş değerlendirmelerine yer sohbetine linkten ulaşabilirsiniz.
Sürpriz olmayacak…
Gelelim "Seçimde sürpriz yapacak parti var mı?" konusuna…
Bu seçimde 22 Temmuz'daki sıralamayı değiştirecek önemli bir sürpriz beklenmiyor. Seçimde en yüksek oy oranına sırasıyla AKP, CHP ve MHP ulaşacak. Asıl merak edilen dördüncülüğün Saadet'te mi Demokrat Parti'de mi kalacağı konusu… Asıl çekişme orada olacak. Merkez sağın çöküşü AK Parti'ye geniş bir sağ seçmen bandında siyasi sörf yapma imkânı verdi. Sayın Erdoğan'ın Sayın Baykal'a sürekli yüklenmesinin bir nedeni de bu… Sağ oyların kendi etrafında kilitlenmesini sağlamak…
Bu arada bir hatırlatmamız da olsun…
Tamamen kendi parti çevresine ve belli düşünce kalıpları içine hapsolup etrafta ne olup bitiyor diye görme imkânı olmayan siyasetçi ya da seçmenler ilgi duydukları partilerin sıra dışı sürpriz bir sonuç elde edeceği zehabına kapılıyorlar. Yok böyle bir şey…
Kısaca bir iki örnek vermek gerekirse…
Okuyucumuz olan bir aday e-mail gönderdi. Büyükçekmece'de bir partiden aday olmuş. Siyasetin acı gerçeklerine kendisini şimdiden hazırlaması sadedinde gönderdiğim hayırlı olsun mealindeki cevabi mailime, "yüzde kaç oy alırsın" sorusunu da iliştirdim. "Yüzde 25 ile seçilirim" cevabını gönderdi. Kendisine, "dediğin rakamın onda birini alabilirsen, yine de Büyükçekmece halkına küsme" dedim. Yüzde 2 oy alma ihtimali bile sıfır.
Bir başka okuyucumuz ısrarla görüşmek istiyordu. Geldi görüştük. Görüşme sırasında ifade etti ki, meğer İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bağımsız aday olmuş. Ağzımdan gayri ihtiyari, "Yahu kardeşim sen saf mısın" sözleri döküldü. Bir insanın basireti nasıl bağlanır ki, gözü bu kadar kararır ve milyonda bir ihtimal olmadığı halde seçilebileceği zehabına kapılır. Kendisine, "İnsanın çevresi kendi kalitesini de ortaya koyar. Ben bu işlerle profesyonel olarak ilgilendiğim halde sizinle yan yana gelinceye kadar bırakın adaylığınızı varlığınızdan bile haberdar değildim. İstanbul'u alacağını düşünen sizinle şu an yan yana durmak bile insanın kendisine olan saygınlığını zedeleyecek bir durum. Söyler misin bana seçimdeki rakibin olan partilerden Anavatan ile DP'nin genel başkanlarının isimleri ne?" dedim, onları bile sıralayamadı. Sanmayın ki bu tek örnek… Adayların yüzde 70'i bu durumda…
İddia…
Bakın hatta bu işlerin öyle sallamaya gelmediğini gösterme adına isteyenlerle iddiaya da girebilirim. Şu satırları yazarken arabamın anahtarı yanımda… Yukarıda ilk 3'e gireceğini sıraladığım parti dışında hiçbir partinin seçime katılımın yüzde 80'i geçmesi durumunda 2009 yerel seçimlerinde il genel meclisi oylarında yüzde 10'u geçemeyeceğini iddia ediyorum. Benimle iddiaya girip kazananlar arasında çekilecek kura ile şanslı bir kişiye arabamı hediye edebilirim.
Ama tabi ki bir şartla… İddiaya girenler, seçimden önce posta veya kargoya vermek şartıyla, benimle yukarıdaki çerçevede iddiaya girdiklerini ve kaybetmeleri durumunda ruhsatı kendi üzerlerine kayıtlı arabayı bana devretmeye hazır olduklarını beyan ve taahhüt eden bir noter tasdikli vekâletnameyi de bana göndermeliler.
Seçim geyiklerini disipline etmenin ve ulu orta konuşmaya ve sallamaya karşı ağza biber sürmenin başka yolu gelmiyor aklıma… Biri elini taşın altına koymalı…
Sözü uzatmayalım. Seçim öncesi son yazımda, "sandığa neden gidilmeli" sorusunun cevabına ilişkin çarpıcı verilerim olacak.
Sağlıcakla kalınız…
- tarihinde hazırlandı.
