Görmek ve Düzeltmek Zorundayız

İnsan kendisi ile alakalı en küçük şeyleri kocaman, başkalarıyla ilgili en büyük hadiseleri ise sıradan görebilir. Kendi merkezli ve dolayısıyla da kendisiyle sınırlı bu dünya dardır; başkalarının ilgisini yeterince çekemediği gibi kendisini dahi tatmin etmez.

Bu darlık aynı zamanda dışarıya karşı ilgisizliği doğurur. "Ateş düştüğü yeri yakar." sözünde olduğu gibi yanı başındakiler yansa, alevler ona dokunmadığı sürece rahatı kaçmaz. Halbuki, insana yakışan kendini aşıp, "Ateş nereye düşerse düşsün beni yakar." düşüncesiyle hareket edebilecek bir vicdan genişliğine ulaşmaktır. "Kanayan bir yara görse" yüreğinin yanması, "onu dindirmek için" tekmeler, silleler yemeyi göze alarak müdahale etmesidir. Ancak o zaman insanın himmeti milleti olur; hatta topyekun insanlığı içine alacak kadar genişlik kazanır...

"Kendisiyle sınırlı hayatların" görmezden geldiği ama komşuyu alev alev yakan dev olaylardan bazılarına kısaca göz atalım: Geçtiğimiz hafta içinde iki hadise meydana geldi. Birincisi, Başbakan'ın da katıldığı metrobüs hattının açılış töreninde gösterilen "Padişah I. Recep Tayyip Erdoğan" pankartıydı. Başbakan pankarta itiraz edip, ayrıca üzüldüğünü ifade etti. Buna rağmen iktidarla problem yaşayan bir gruba ait dört gazetede, "Padişah" pankartı, iktidarın aleyhine olarak üç gün içinde tam 21 köşe yazısında ele alınıp, yorumlandı. Ama aynı gazetelerin köşe yazarlarından hiçbirisi bir genç oğlanın, daha on sekizine girmemiş gencecik bir kız arkadaşını, tıpkı seyrettikleri filmde olduğu gibi öldürüp, kafasını keserek vücudundan ayırması, bu hunharlık yetmiyormuş gibi bir de çöp konteynırına atmasının ardındaki sebepler üzerine kafa yormadı.Bu cinayet bir varoş problemi değildi. İktidar problemi de değildi. Oğlu ya da kızı olan her aileyi birebir etkileyebilecek yakıp-kül eden bir kor gibiydi.

Maalesef haberlerle sınırlı kaldı. Biraz kendimizi aşsak, daha neler göreceğiz; son on yıl içinde nasıl oldu da buralara geldiğimizi bileceğiz. Mesela, Mehmet Kamış Bey'in dün özenle dikkat çektiği gibi medya vasıtasıyla linç edilip, ülkesini terk etmek zorunda kalanları göreceğiz. Fethullah Gülen Hocaefendi gibi yurtdışında bulunduğu halde şimdi Ergenekon davasında sanık olarak yargılanan bir emekli orgeneralin de aralarında bulunduğu ekibin yine medya vasıtasıyla yaptığı linç girişiminin nelere mal olduğunu fark edeceğiz. Önce insanları ülkesinde yaşayamaz hale getirip, sonra "Dış güçlerle işbirliği içinde çalışıyor. Neden ülkesine dönmüyor?" gibi hamlelerle ikinci bir linç salvosu başlatanların, insanları ülkesine kırgın hale getirerek özellikle dış güçlerin önüne atma "hizmetini" acı acı gözlemleyeceğiz. Sonra dönüp etrafımızı didikleyecek, bu insanlar içinde bir tane olsun hamiyet sahibi, düşünen insan yok mu diye araştırmaya başlayacağız. Ergenekon davasından sonra "külahı önüne koyup, yeniden düşünme girişimi" o cenahtan sadece Yiğit Bulut'tan geldi. Onu da açıklama üstüne açıklama yapmak zorunda bıraktılar. "Seni de mi kaybettik!" baskıları altına aldılar. Ve işte bu baskılar yüzünden insanlar aklını kullanamaz hale geldi. Bir araya gelerek "bu gidişin nereye" olduğunu muhasebe edemez hale düştük.

Onlar ne yaparsa yapsın biz insanca davranmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Ergenekon davasında adalet mekanizmasının bağımsız bir şekilde işlemesine mani olmak için ortaya konulan yoğun çabaları görmek ve mahkemeye destek vermek zorunda olduğumuzu biliyoruz. Apar topar iddianame yazdırarak mahkemeyi hataya zorlayanları görmek, iddianamenin bu şartlar altına bazı hatalar içerebileceğini kabullenmek ve haksız yere adı ETÖ mensupları arasında geçenleri de aynı şekilde savunmak zorundayız. Mesela ismi Aslan olduğu için aslında bir başka Aslan'a ait olan "Ankara İmparatorluğu" yazısından dolayı adı karışanların arkasında olacağız. Yazının gerçek sahibi bunu itiraf etmese de biz böyle büyük davalarda bu tür hatalar olur anlayışını Türkiye'nin tam bir hukuk devleti olması adına gaflet sayacağız. İnsani durumları mühendislik hesaplarının boğmasına izin vermeyip, "bir kişinin hakkı da olsa küçümsenemez" ciddiyetini elden bırakmayacağız. Çünkü bu ülke bizim, biz millet olarak kaderin yolumuza bir kere daha su serptiğini görüyoruz. Baskılar, haksızlıklar, çıkarcılıklarla yolların tıkanmaması için elimizden geleni yapmak boynumuzun borcudur.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.