Gülen'in Çetesi
Hele içlerinde bir tanesini hiç unutamam. 25 yaşında var-yoktu. Cin gibi zeki, güleç yüzlü, tatlı dilli, yakışıklı bir gençti. Hani "şeytan tüyü var" denir ya, işte o cinsten... Üniversite sınavlarında mühendislik bölümüne de girebilecekken öğretmenlik bölümünü tercih etmiş, Boğaziçi Kimya Öğretmenliği'ni bitirir bitirmez de St. Petersburg'daki Türk Koleji'nin yolunu tutmuştu.
"Keyfin nasıl?" diye sorduğumda, arkadaşları kıkırdadılar. Petersburg'u çok seviyordu, öğrencileriyle etle tırnak gibi olmuştu, yaptığı işe inanıyor, manevi tatmin sağlıyordu. Kısacası, her şey iyiydi hoştu; ama annesini çok özlüyordu. O kadar çok özlüyordu ki, bu "ana kuzusu" hali, arkadaşları arasında şaka konusu olmuştu...
Fethullah Gülen hakkında "çete kurma" suçlamasıyla tutuklama kararı çıktığını okuduğumda ilk aklıma gelen Petersburg'daki o ana kuzusu "çeteci" oldu.
Ne yaptı acaba? Hemen telefona sarılıp, "Korkma anneciğim, ben çeteci değil, sadece öğretmenim. Ne haraç topladım, ne yol kestim, ne zorla senet tahsil ettim, ne de silahlanıp hükümet devirmeye niyetlendim" mi dedi?
Sözcükler kaypaktır. İstenildiği gibi çekiştirilmeye müsaittir. Ama buna rağmen, her sözcüğün bir sınırı vardır. Çekiştirme o sınırı da aştığında, sözcük artık tanınmaz hale gelir.
Şimdi ben merakla Sayın Nuh Mete Yüksel'in iddianamesini bekliyorum. Bakalım, o gençlerin faaliyetlerini "çetecilik" kelimesinin kapsamına sokabilmek gibi bir mucizeyi nasıl gerçekleştirmiş!
Her şeyi adlı adınca konuşabilseydik, bütün bu çelişkiler ne kadar rahat çözülürdü.
Fethullah Gülen ve taraftarları bütün bu okulları, dershaneleri, yurtları sadece bilim aşkından açmıyorlar elbette.
Onlar birer misyoner... Yurtdışında Müslümanlığı yaymaya uğraşıyor, yurt içinde de daha dindar bir toplum yaratmaya çalışıyorlar. Yüksek ahlaklı ve mutlu bir toplumun da ancak bu yolla yaratılabileceğine inanıyorlar.
Peki misyonerlik suç mu?
Fethullah Gülen'in hakkında tutarlı bir iddianame yazılabilmesi için, dindar bir toplum yaratmak için sivil toplum içinde faaliyet göstermenin ceza yasalarına göre suç sayılması gerekir. Ya da, dindar bir toplum özlemi duyan insanların, devletin çeşitli kademelerine gelmeye ve bu görüşü devlet içinde de etkili hale getirmeye çalışmalarının suç sayılması...
Var mı böyle bir madde? Yok.
O zaman yapılan herşey zorlamadır. Kelimeleri zorlama, kavramları zorlama, yasayı zorlama, hukuku ve adaleti zorlama...
Gülen Cemaati'ni "devleti ele geçirmek üzere çete kurmakla" suçlayanların zaafı, "çete" kelimesini yanlış yorumlamaktan değil, "devleti ele geçirme" denen şeyi yanlış kavramaktan kaynaklanıyor.
Demokrasilerde politika yapan herkes, her parti ya da siyasetçi, nihai olarak devleti "ele geçirmeye", hepsini değilse de bir kısmını ele geçirmeye, kendi görüşlerini orada etkili kılmaya ve programını uygulamaya çalışır.
Kritik nokta, bu ele geçirişin yöntemidir. Devleti ele geçirmeye çalışanların bunu şiddet yoluyla, örneğin bir darbeyle ya da genel ayaklanmayla gerçekleştirmeye çalışmalarıdır suç olan.
Ama Nuh Mete Yüksel ve onun gibiler için yöntem değil, niyettir suç olan. Onlar, Türkiye'de küçük bir kliği devletin değişmez sahibi gibi görür ve o klik dışında hiç kimsenin devleti ele geçirme hakkı, devlet içinde etkili olma hakkı olmadığına inanırlar.
Asıl kafalardaki iddianamede yazılı olan suç budur. Ama kafalardaki bu suç, ceza yasalarında karşılığını bulamayınca, zorlama başlar. Ortada terörün "t"si yokken, Terörle Mücadele Yasası'na başvurulur. Üzerinde çakı taşıyan kimse yokken, mayasında şiddet olan "çete" kelimesinden medet umulur.
Kelimeler zorlanır, kavramlar zorlanır.
Kelimeleri zorlarsanız bir şey olmaz; çünkü dediğim gibi onlar esnektir, bu tip çekiştirmeler yapılsa da yeniden kendini toplayabilir.
Ama hukuk yumurta gibi kırılgandır. Çekiştirmeye gelmez. Biraz zorladınız mı kırılır.
- tarihinde hazırlandı.