Abant Platformu 2. gününde AB sürecini konuştu
Abant Platformu'nun ikinci gününde 'AB yolunda Türkiye' başlığı konuşuldu. Ekonomik krizin en yoğun hissedildiği Yunanistan ve İtalya kökenli akademisyenler, Türkiye'nin AB üyeliğinin gereksiz olduğunu savundu. Buna karşı çıkan başta Türk katılımcılar, AB'nin hâlâ Türkiye'nin demokratikleşmesi için tek çıta olduğuna işaret etti.
Bu yıl 27.si yapılan Abant Platformu'nun ikinci gününde 'AB yolunda Türkiye' başlığı konuşuldu. Türkiye'de yaşayan yabancı gazeteci, akademisyen ve uzmanlar, uzun AB sürecini tartıştı. Avrupa kökenli bazı isimlerin ekonomik krize işaret ederek, Türkiye'nin AB üyeliğine ihtiyacı olmadığını savunmalarına özellikle yerli katılımcılar itiraz etti. AB'yi insan hakları ve darbe zihniyetinin ortadan kalkması için istediklerini vurguladılar. Dünkü toplantının moderatörlüğünü yapan Today's Zaman gazetesi yazarı Joost Lagendijk, "Bu noktadan sonra Türkiye'nin AB sürecini engelleyebilecek hiçbir ülke yok, ancak ve ancak Türkiye kendisi isterse bu süreci durdurabilir." dedi. Fatih Üniversitesi'nden Rainer Brömer, AB süreci durursa Türkiye'de reformların yapılamayacağı yönünde bir izlenimi olduğunu söyledi. Sabancı Üniversitesi'nden Aceti Lanfranco ise "Avrupa Birliği'ne üye olmadan da reformları gerçekleştirebilirsiniz." değerlendirmesinde bulundu.
Sürecin yavaşlamasından sonra herkesin Fransa'da cumhurbaşkanı değişimi beklediğini kaydeden Joost Lagendijk, "Orada yeni bir başkan seçildi, şimdi de gelecek yıl yapılacak seçimler ile Almanya'da bir lider değişikliği olup olmayacağı merak ediliyor." sözleri ile sürecin kişilere takıldığını vurguladı.
Fatih Ünivrsitesi'nden Rainer Brömer, Türkiye'de reformaların sadece AB istediği için yapıldığı gibi bir izlenim olduğunu belirterek, "'Eğer AB süreci durursa Türkiye, halkının faydasına olacak bu değişiklikleri yapmayı bırakacak mı?' Benim böyle bir izlenimim var." sorusunu yöneltti. Fatih Üniversitesi'nden Mohammed Bakari de, Türkiye'nin reform için yüzünü Avrupa gibi geçmişi nedeniyle örnek olamayacak bir yere çeviriyor olmasını eleştirdi. Bazı katılımcılar Avrupa ülkelerinde yükselen aşırı sağ ve ırkçılık nedeni ile AB'nin olumsuz bir örnek teşkil ettiğini savundular. Yaşanan ekonomik krizi de hatırlatan özellikle Avrupalı katılımcılar bu çerçeveden bakınca Türkiye'nin AB üyeliğinin gereksiz olduğunu iddia etti. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Vangelos Kechriotis de AB'nin geleceğini çok umut verici göremediğini savundu.
Türkiye için AB hâlâ ümit
Bu eleştiriler karşısında yazar Ümit Fırat, Türkiye'nin tarihi boyunca kendi iç dinamiklerini dikkate alarak bir reform sürecine hiç girmediğini vurguladı. Türkiye'de yeniliklerin dış baskılar ile yapıldığının altını çizen Fırat, "Türkiye durduk yere yenilenmeler yapmamış, hatta içerinden gelen taleplere karşı Türkiye onları görmezden gelme eğilimi içine girmiş. O nedenle Türkiye'nin demokratikleşmesi, adalet sisteminin daha iyi işleyebilmesi için, bazı reformların gerçekleştirilmesi için Avrupa Birliği üyeliği talebimiz sürmeli." dedi.
Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici de, Türkiye'nin AB'yi 'adalet' için istediğini vurguladı. "Türkiye Sarkozy ya da Merkel'i bahane ederek reform sürecini durdurmamalı." diyen Bilici, "Türkiye kendi vatandaşları için bu reformları yapacak. Kendini motive etmek ve demokrasisini ilerletmek için yeterli sebepler var." değerlendirmesini yaptı. AB'nin tamamen Türkiye düşmanlarından oluşmadığına işaret eden Bilici, "Bu nedenle olumlu tarafına bakıp ilerlemeyi devam ettirmek gerekiyor." diye konuştu.
Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de Türkiye'de ferdi öne almayan yargı anlayışının değişmesi için AB üyeliğinin desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Today's Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş 'Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle ulaşmak istediği basın özgürlüğü ve kişilik haklarına saygı gibi konular' olduğunu vurgularken İhsan Yılmaz "AB'yi saydamlık, insan hakları gibi değerler için, darbe zihniyetinin ortadan kalkması için istiyoruz." diye konuştu.
AB'deki İslamofobik bakış eleştirilerine karşılık Şehir Üniversitesi'nden Ferhat Kentel, "Bu sadece Avrupa'ya ait bir sorun değil. Türkiye'de de çok sayıda benzer görüşte insan var. Laik ve Kemalist kesimlerin İslamofobisinden bahsetmek mümkün. Nişantaşı'nda ya da Çankaya'da başörtülü kadınların eleştiriye maruz kaldığını görebiliriz." dedi.
AGOS gazetesinden Lili Gasparyan da uzun yıllar Fransa'da eğitim aldığını, Türkiye'ye geldikten sonra bu ülkedeki sıcaklığa hayran kaldığını kaydetti. Gasparyan, "Burada hâlâ sıcaklık, güzel komşuluk var. Avrupa'da görmediğim bir dostluk var. AB'ye girmek siyasi anlamda Türkiye için çok önemli olabilir. Ancak Türk toplumu eğer AB'ye girince bu sıcaklığını kaybedecekse girmesin. Eğer bir gün Türkiye AB'ye girerse ve bu sıcaklığını kaybedecekse o zaman ben de kendime yaşayacak yeni bir yer ararım." dedi.
Apoyevmatini gazetesinden Mihail Vasiliadis de Türkiye'de uzun yıllardan beri çok kültürlülük fobisi olduğunu kaydetti. Türkiye'nin şimdi çok kültürlülüğün olduğu bir birliğe girmek istediğine işaret eden Vasiliadis, "Halkımız kendi egemen kültürünün AB içinde bir azınlık durumuna geleceğini biliyor mu? AB'ye üye olunca bize karşı davranılmasını istediğimiz şekilde biz de kendi içimizdekilere karşı davranıyor muyuz? Biz halihazırda Ankara ve Lozan Anlaşması'nın gereklerini yerine getiriyor muyuz?" sorularını yöneltti.
Joost Lagendijk'in moderatörlüğünde yapılan 'Türkiye'nin Ekonomik Gelişimi' başlıklı oturumda ise Avrupa Birliği'nin içinden geçtiği kriz ve bu krizin Türk ekonomisi üzerine etkileri irdelendi. Toplantıda Türkiye'nin eski ekonomik modele göre iyi işlediğine yönelik yorumlar yapıldı. Türkiye'de en fazla büyüyen sektörün inşaat sektörü olduğu vurgulanarak bunun tehlike yaratabileceği konuşuldu. Almanya örneğini veren Lagendik; "Almanya bütün kaynaklarını yenilenebilir enerji kaynakları ve sürdürülebilir kalkınma tarzına ayırıyor. Eğer sürdürülebilir kalkınma olmazsa bu Türkiye için yakın gelecekte çok problem olacaktır." dedi. (Emrah Ülker, Salih Sarıkaya)
- tarihinde hazırlandı.