Tembellik Ağında Tüketilen Ömür!

Kafaya koydum, bugün ders çalışacağım. Önce yemek yiyeyim de.

-Ağırlık çöktü, biraz uyusam mı ne?

-Uyku da sersemleştirdi, bu kafayla çalışılmaz.

-Gece çalışırım, biraz televizyon seyredeyim.

-Üff, saat de epey geç oldu. Hafta sonu çalışmak en iyisi.

-Şu iki gün ne çabuk geçti. Ders çalışacaktım ama neyse.

-Sınav da kötü geçti, çalışsaydım keşke. Kısmet, artık bir dahaki döneme!

Kötü geçen sınava hazırlanmaya niyetlenen öğrenci, sonraki dönemde de aynı şekilde davranabilir ve bu monolog böylece sürüp gider. Çünkü tembel insan işlerini erteleyebildiği kadar erteler, yarın yapabileceği uğraşı bugün yapmaz. Olur da çalışma isteği gelince, geldiği gibi gitmesini bekler! Hatta bu insanlar yorgun doğar ve dinlenmek için yaşar! Zira tembellik kuyusunda çırpınmanın gereği; yapılacak işi ötelemek, sonrasında ihmal etmek ve çalışmaya karşı gaflete bürünmektir! Lakin sığ görünen bu derin kuyu, hayatımızın tam ortasında. İhtiyacımız olan çalışkanlık suyunu sömürüp duruyor. Yaptığımız işin hakkını vermiyoruz, verilen ödevden fazlasını yapmıyoruz, herhangi bir konu üzerinde derinlemesine düşünmüyoruz, ibadete şevkle yaklaşmıyoruz. Örneğin sabah ezanı odamızda yankılanırsa da, alarmı kapatıp uyumaya devam ediyoruz. Çünkü şeytanın o anki tembellik ninnisi daha tatlı gelir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de, "Bir insan uyuyunca şeytan boyun köküne üç düğüm atar. Her düğümle beraber, 'Önünde uzun bir gece var, rahat uyu!' der. O kimse gece uyanıp abdest alırsa bir düğüm çözülür. Allah'ı anarsa bir düğüm daha çözülür. Bir de namaz kılarsa şeytanın düğümlerinin hepsi çözülür. Böylece insan, canlı ve hoş bir hâlet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde içi kararmış ve uyuşuk bir halde sabahlar." buyurur. Bir taraftan nefis diğer yandan şeytan insanın kulağına "az daha uyu" diye fısıldar durur. İradenin hakkı verilmediğinde ise şeytanın düğümlerine düğüm eklemek kaçınılmaz sondur. Keza, Fransız Kafka'nın "İnsanlar sabırsız oldukları için cennetten kovuldular, tembel oldukları için geri dönemiyorlar." sözü de ibadetteki tenperverliği (rahata düşkünlük) özetler mahiyette.

Kulluk vazifesindeki tembellik, kişiyi uyuşturduğu gibi dünyanın cazibedar güzellikleri karşısında yaratılış amacını da unutturuyor. Ra'd Sûresi'ndeki 28. ayet bu duruma işaret ediyor: "İnsan ibadetten, zikirden, fikirden, çalışmaktan uzaklaştıkça tembel tembel oturmaya, miskin miskin düşünmeye başlar ve canı sıkılır. 'Canım sıkılıyor' diyen insanın durumu budur. Böyle bir insanın kalbi rahat değildir. Kalplerin rahatlamasına giden iki yolun biri dışarıda; çalışmaktan, diğeri içeride; Allah'ı çok zikretmekten geçer."

Tembellik yalnızca manevîyatımızı değil, sağlığımızı da olumsuz etkiler. Rahatına düşkün insanın bedenindeki dokular yağ bağlamaya başlar. Hücrelere oksijen dağılımı iyi yapılamaz ve vücut hızla yaşlanır. Bir yığın hastalık, vücuda hücum eder. Hz. Ali'nin "İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir." cümlesi adeta işin, sağlık yönüne dikkat çeker. Bedenin yanı sıra zihin de tembellikten nasibini alır. Kendini fikir tembelliğine salan insanın düşünce sahasında bir kıvam problemi olduğu muhakkak. Çünkü hakikî manada Allah'a inanan kişinin yüreğinde iştiyak olur. Üstelik din heyecanla, kararlılıkla ve güçlü bir iradeyle yaşanır. Tüm bu hususlarda şiddetli bir tembellik görülüyorsa, o kişinin dinî ve ahlâkı yaşaması ne kadar mümkün olur? Neticede rahatlık, durağanlık insandaki gayreti, himmeti törpüleyen en azılı düşman. Zira Allah, "Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya devam et." (İnşirah Sûresi, 7) ayetiyle bu düşmanı alt edecek silahı gösterir.

Bediüzzaman Said Nursî de risalelerin pek çok yerinde farklı yanlarıyla tembellik üzerinde duruyor. 29. Mektub'unda rahata düşkünlüğü şeytanın oklarından biri sayar. Bu tuzakla insanın, Kur'an hizmetinden alıkonulacağına dikkat çeker. 'Münazarat' adlı eserinde de tenperverliği, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olarak nitelendirir. Ona göre bu özellikler, insandaki himmet ve gayret özelliklerinin ayağına pranga vurup güzel meziyetleri sefalet zindanına atar. Yani şeytanın tembellik tuzağı, hür adamı esir eder. Zaten bu tarz insanların başardıkları pek bir şey yoktur. Okul hayatı başarısızlıkla geçer, günlük yaşamı düzensizdir, evin geçimini üstlenemez, hakeza bu durum işine yansır, işveren ondan verim alamaz. Dünya işlerinde tembellik gösterenin fikir sahası da felce uğrar. İbadette bile benzeri yaklaşım sergiler. Efendimiz bu tuzağa düşmemek için "Allah'ım! Tembellikten, ihtiyarlıktan, korkaklıktan, cimrilikten, deccal fitnesinden ve kabir azabından Sana sığınırım." diyerek dua eder.

Mü'minin dinlenmesi de aktiftir

Fethullah Gülen Hocaefendi, Kırık Testi' adlı eserinde tenperverliğe değinir. Ona göre kâinattaki varlıklar harıl harıl çalışıyor ve takdir edilen emirleri yerine getiriyor. İnsanın da varlığın bağrına konulan bu hareketliliğe muhalif olmaması gerekiyor. Sürekli istirahat etmek yokluğu çağrıştırıyor. Bu yüzden tembel adam en sıkıntılı insan ama hareket ve tahavvül ise vücudu ihsas ediyor. Bu itibarla çalışan insan huzur bulup şikâyet hissiyle değil şükür duygusuyla doluyor. Zaten mü'min hayatında boşluğa hiç yer bırakmaz. Gerçi, beşerî bir ihtiyaç olarak tabii ki o da dinlenecektir; ama zarurî uyku haricinde onun dinlenmesi de yine aktif dinlenme şeklinde gerçekleşir. İstirahatı bir işten bir başka işe intikal şeklinde olur. Mesela, kitap mütalaa ederken zihni yorulursa kendini evrâd ü ezkâra verir, vakti gelince namazla nefes alır, bir kere de kıyam, kıraat, rüku ve secde lisanıyla Cenâb-ı Hakk'a teveccüh eder. Ardından sâir işleriyle meşgul olur, onları yaparken bedenî yorgunluğa düşerse bunu atmak için hemen kapının önünde hazır bekleyen ikinci bir namaza niyet eder. Böylece, 'çalışarak dinlenme, dinlenirken çalışma' metoduyla dinamik bir hayat tarzı ortaya koyar.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.