Türkler ve Meluncanlara Dair
Meluncanların Türk olduğu şayiaları hakkında neler söylenebilir?
Yeryüzündeki Türk kavimleri, genelde yerinde duramayan mânâsına huysuz' diyebileceğimiz türden insanlardır. Mehmed Akif'in ifadesiyle, defaatle tarihi 'herc ü merc etmişlerdir.' Evet Batıdaki büyük oluşumlardan, Mezopotamya ve Roma'daki oluşumlara kadar hemen pek çok yerde, genelde doğudan gelen ve barbar telâkki edilen kavimler hakim olmuş ve hatta buralarda, doğudan gelen kavimlerin karışımıyla melez bir yapı meydana gelmiştir. Bir kısım sosyologlara göre, Yunan medeniyetinin arkasında da, yine Mezopotamya medeniyetinin bânîleri sayılan Türkler ve Kürtler vardır. Bu açıdan, bu mevzuda kesin bir kısım deliller ortaya koymamız çok zor olmasına rağmen, Türk milleti, buralardaki temel unsurlardan biri sayılabilir.
Tarihe baktığımızda, Hindistan gibi bazı milletlerin, karakter itibarıyla hiç mi hiç yerinden kıpırdamayı düşünmediğini görürüz. Evet Türklerin, birçok defa Köstence'den geçip Batı yamaçlarına yayılmalarına karşılık Hintliler, hep yerlerinde saymışlardır. Yine Hintliler gibi eski bir kültür ve medeniyete sahip Çin milletinin de, yeryüzüne yayıldıklarına dair bir şey söylememiz mümkün değildir. Cemil Meriç, Türk milletinin aktivitesini anlattığı bir yerde, Hint halkı için şöyle demişti: Hindistan, tarih boyunca değişik kavimler tarafından defaatle fethedilmiş, fakat onların yeryüzünde hiçbir zaman, hiçbir yeri fethettiğine dair bir şey yoktur.
İsmail Hami Danişment, -biraz abartılı olsa da- Türk milletinin, Allah ve sema ehli tarafından 'at üstünde bir kavim' olarak bilindiğini anlatır. Demek ki bu millet, yerinde duramayan, her yönüyle aktif, öğrendiği şeyleri dünyanın değişik yerlerine götürmek için hep gerilim içinde bir millet. O, bu maksadını gerçekleştirmek ve kendi nevi adına bayrağını her yere dikebilmek için; defaatle edvar-ı âlemi herc ü merc etmiştir. Bu açıdan, bir kısım Amerika yerlilerinin de bu milletten olabileceklerini düşünebiliriz. Evet, onların medenî durumları, kültürleri derinlemesine araştırılınca, bu bölgede yaşayan insanlarla aralarında çok ciddi benzerliklerin olduğu görülecektir.. evet atalarımızın, gündelik hayatlarının vazgeçilmez unsurları olan çardak, çadır, beygir vs. gibi unsurların hemen hepsini Kızılderililerde görmek de mümkündür. Hatta bundan da öte, aynı bölgeyi paylaştığımız Hint halkıyla bile bir göbek bağımız ve yakınlığımız olabilir.
Bir diğer taraftan İslâmiyet, Anadolu'ya, bir Müslüman Türk devleti olan Selçuklular döneminde alperenler tarafından neşredilmiştir. Fakat bunlar, asıl kendilerinden sonra gelecek olan Osmalılara bir köprü vazifesi görmüşlerdir. Çünkü Selçuklular, Haçlılarla mücadeleden başlarını kaldıramamış ve yüz küsur seneyi aşkın bir zaman, hep ömürlerini Haçlılarla boğuşmakla geçirmişlerdir. Osmanlılar ise, bir taraftan Anadolu'da bir taraftan da Balkanlarda yumuşak bir anlayış ve aynı istikametteki uygulamalarıyla, İslâmiyeti o bölgelerin büyük çoğunluğuna kabul ettirmişlerdir.
Meseleye farklı bir zaviyeden bakacak olursak; Türklerin o dönemde, bir kısım tüccarlar vasıtasıyla tâ Avustralya'ya kadar girdiklerini söylemek mümkündür. Ve yine o dönemde Japonya'ya bile insan göndermişlerdir. Gerçi hicretin 40-50. seneleri arasında Haccac-ı Zâlim döneminde Müslümanlar Hindistan'a kadar girmişlerdi; ama, asıl Hindistan'da Müslümanlığa fevç fevç dehalet ve tâ pasifiklere yayılması, yine Osmanlı tüccarları vasıtasıyla gerçekleşmiştir ki, bugün bile onların izlerini bulmak mümkündür.
Evet atalarımız, oralara kadar ticaret için gitmişler ama bu arada Müslümanlığı da neşretmişlerdir. Daha sonra, buralar başkaları tarafından işgal edilmiş ve oraya gidenlerin bir kısmı öldürülmüş, ihtimal geride kalanlar da asimilasyona tâbi tutulmuşlar. Bununla beraber, hâlâ dünyanın değişik yerlerinde onların izlerine rastlamak mümkündür. Şili'den Arjantin'e oradan da Peru'ya kadar geniş bir çoğrafyada bu izlere rastlayabiliriz. Ancak, bu meselenin ispatı bizi aştığı için, söylediklerimizi ispatlamak biraz zor da olacaktır. Belki de bu mesele, insan ilminden anlayan antropologlar ve kültür araştırmacılarının akademik seviyede incelemeleri ile ispatlanabilir. Ayrıca, bugün, ABD'de bile bizden pek çok insan bulunmasına rağmen, bunlar maruz kaldıkları bunca şeyden sonra 'Türküm' demeye utanıyorlar. Bu bakımdan ciddi araştırmalarla konunun üzerine gidilmeli ve onların kimlik tesbiti mevzuunda mutlaka her türlü fedakârlık gösterilmelidir. Zira Türk toplumunun yeniden dirilmesi, dünyanın değişik yerlerinde asimile olmuş, eriyip gitmiş bu insanların, yeniden kendi kimliklerini bularak tıpkı bir tohum gibi, soydaşlarının ve dindaşlarının bağrında yeniden dirilmesiyle mümkün olacaktır.
- tarihinde hazırlandı.