Mâsiyetle vasiyet olmaz
Soru: Bir anne, çocuklarına, öldüğünde teyzelerinin mezarlarına yaklaştırılmamalarını vasiyet etse o insanın hâli nasıldır? Ne yapmalıdır?
Vasiyet meşru olan hususlarda her vasiyet tutulur. Mâsiyetle vasiyet olmaz. Birisi, “Vasiyetimdir. Gidin meyhanede dem çekin.” derse bu vasiyet tutulmaz. Aynen öyle de sıla, bir vecibe ve vazifedir; anne, annedir, annenin olmadığı yerde de annenin tahtına teyze oturur. Baba, babadır. Babanın bulunmadığı yerde onun yerine amca oturur. Binaenaleyh bir kimse, anne ve babasına karşı saygılı olduğu kadar belli nispette teyze ve amcasına karşı da saygılı olmak zorundadır.
Kişinin annesi ile teyzesi bozuşmuş olabilir. Bu durumda kişiye düşen şey, dirayet ve kiyasetiyle bu iki âbidenin arasını bulmak ve onlara yakınlıklarını hatırlatmak olmalıdır. Nitekim Allah Resûlü, bir hadis-i şeriflerinde anne için, “Cennet, annelerin ayakları altındadır.”[1], teyze için ise, “Teyze de tıpkı anne gibidir.”[2] buyururlar. Binaenaleyh çocuklara düşen onları idare etme ve uzlaştırma olmalıdır.
Bir anne vefat ederken çocuklarına, “Teyzeniz benim mezarıma gelmesin.” diye vasiyet ederse, zaten kadın mezara gitmeyecektir. Yahut “Vefatımdan sonra teyzeniz evime gelmesin. Siz onu görmeyin.” şeklinde vasiyette bulunursa, bu da dinin tecviz etmediği vasiyetler kabîlinden olduğu için böyle bir vasiyeti yerine getirmek gerekmediği gibi doğru da değildir. Bu itibarla da çocuklar, teyzeleriyle görüşmeli ve onunla irtibatlarını koparmamalıdırlar.
Böyle bir durumda olan evlada hiçbir şey lâzım gelmez. Aksine, annesinin ruhu öbür âlemde hakikatleri görüp anladığı için belki memnun bile olacaktır. Şayet, bir kimse saflık yapıp annesinin dediğini yaparsa öbür âlemde annesinin ruhu muazzep olur. Çünkü annesi hislerine kapılıp yanlış bir fetva vermiştir. Oysaki fetvayı yalnız Allah verir.[3] Evlat, Allah’ın fetvasına göre hareket eder ve annesi de imanla gitmişse ruhu bundan hoşnut olur.
[1] el-Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb 1/102. Aynı manadaki hadis için bkz.: Nesâî, cihâd 6; İbn Mâce, cihâd 12.
[2] Buhârî, sulh 6, megâzî 43; Tirmizî, birr 6; Ebû Dâvûd, talâk 35.
[3] Nisâ sûresi, 4/127, 176
- tarihinde hazırlandı.