Aşk, Şevk ve Sevgi Yüklü Olmak
Mirasçının ikinci vasfı, yeniden dirilişin en önemli iksiri sayılan aşktır. Gönlünü Allah'a iman ve O'nun marifetiyle onarmış, donatmış bir insan, derecesine göre bütün insanlara, hatta bütün varlığa karşı derin bir muhabbet ve engin bir aşk duyar; duyar da bütün ömrünü, topyekün varlığı kucaklayan aşkların, vecdlerin, cezbelerin, incizapların ve rûhânî zevklerin gelgitleri arasında yaşar. Her dönemde olduğu gibi, günümüzde de bir ulu dirilişi gerçekleştirmek için, yepyeni bir anlayışla, gönüllerin aşkla coşup, şevkle köpürmesine ihtiyaç var. Zira aşk olmadan, neticesi itibarıyla kalıcı hiçbir hamle ve hareketi gerçekleştirmek mümkün değildir. Hele bu hamle ve bu hareket ukbâ ve öteler buutlu ise.. Allah karşısında var eden ve var olan münasebetler içinde yerimizi belirlemek.. varlığımız, O'nun varlığının, ziyasının gölgesi olması itibarıyla yaratılmış olmanın hazlarını duymak.. O'nun hoşnutluğunu yaratılışın gayesi kabul edip, hep onu avlamaya çalışmak çerçevesiyle sunacağımız ilâhî aşk, sınırsız ve sırlı bir güç kaynağıdır. Yeryüzü mirasçıları bu kaynağı ihmal etmemeli, onu köpürte köpürte yaşamalıdırlar. Batı, aşkı, madde televvünlü buutlarıyla filozofların arkasında felsefenin sisli-dumanlı ikliminde tanıdı; tattı ve yol boyu şüphe ve tereddütler yaşadı. Biz varlığa, varlığın kaynağına, kitap ve sünnet adesesiyle bakacak, Yaratan'a karşı gönüllerimizde tutuşturduğumuz sevgiyi, aşk u hummayı, ondan ötürü, bütün varlığa karşı duyduğumuz alâkayı bu iki kaynağın dengeleyici prensiplerine ve metafiziğe açık enginliklerine sığınarak gerçekleştireceğiz. Zira insanın menşei, kâinâttaki yeri, var olmasının hedefi, takip edeceği yol ve bu yolun sonu, bu iki kaynakta, insan düşüncesi, insan hissi, insan şuuru ve insan beklentileriyle o denli uyum içindedir ki onu hissedip de hayret etmemek ve hayranlık duymamak mümkün değildir. Bu iki ak kaynak, gönül erleri için birer aşk u şevk fevvâresi, birer cezb u incizap madenidir. Onlara duygu safveti ve ihtiyaç tezkeresiyle mürâcaat edenler boş dönmez, onlara sığınanlar da ebedî ölmez. Elverir ki, sığınanlar, bir Gazâlî, bir İmam Rabbânî, bir Şah Veli, bir Bediüzzaman derinlik ve samimiyetiyle sığınsın; bir Mevlânâ, bir Şeyh Gâlip, bir Mehmed Âkif heyecanıyla yaklaşsın; bir Hâlid, bir Ukbe, bir Selahaddin, bir Fatih ve bir Yavuz îman ve aksiyonuyla yönelsin.. evet, bunların o köpük köpük bütün zamanları ve mekanları saran aşk u şevkini, çağımızın usûl, üslûp ve metotlarıyla harman yaparak, Kur'ân'ın devirleri aşan ve eskimeyen rûhuna, dolayısıyla da evrensel bir metafiziğe ulaşmak bizim ikinci adımımızı teşkil edecektir.
- tarihinde hazırlandı.