Aşık
Aşık, bazen his dünyasında aşk ve vuslatın birleşik noktasını öyle derinden duyar ki, fizîkî âleme ait her şey gözünden silinir gider ve bir uçtan bir uca bütün varlığı O'na uzanan yollarda par par yanan ve ufuk ötesine işaret edip göz kırpan çerağlar gibi duyar. Bazen de, iştiyakının vuslat ümidine aşkınlığı karşısında, içine kor düşmüşçesine ocaklar gibi yanar, yanar ama, " 'Yansam da ocaklar gibi, gam eylemem izhar'; (M. Lütfi) elverir ki, düşmesin sîneme nâr-ı ağyar" diyerek, ümit ve şevk karışımı bir ruh haletiyle, hep iz sürmeye devam eder.
Aslında aşk, ne ise odur; o, ne tam bir nar, ne de nurdur. Nar da, nur da, onun mızrabının dokunduğu tellerden yükselen birer nağme, birer çığlık, birer sevinç veren birer hafakandır. Aşk, öyle paha biçilmez bir incidir ki, onun gerçek değerini bilenler de, ancak yine onun pazarında elli defa cevahir peylemiş sarraflar olabilir; "Cevahir kadrini cevher fürûşan olmayan bilmez." (M. Lütfi) Evet, aşkı, tatmayan bilemez., bilenlerin çoğu da söylemez veya söyleyemez.. söyleseler de, aşık olmayanlar anlayamaz.
Kaderin aşığa belirlediği çerçevede, sadece sevgiliye duyulan aşk u iştiyakın çizgileri vardır. O atlasta her renk sevgiliden bir tenezzül işareti, her hat, her nokta bir sonsuzluk remzi, her motif de bir vuslat çağrısıdır. Aşık, kaderinin çehresine her temaşa edişinde: "Allah’ım, gönlümü yarattığın ve aşkı var ettiğin için Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Yıllar ve yıllar boyu Mecnun gibi hep iz sürsem ve tecellî pususuna yatsam - uzaklığım, konumum itibarıyla bana ait bir nakise - işte böyle bir uzaklığı derinden hissedip, hep vuslat diyerek vâdî vâdî dolaşsam.. varlığın çehresine saçtığın güzelliklerle yer yer tanışsam; canlı veya cansız her nesnede, "bu da, O'nun ışığının gölgesi" deyip, her şeyi tûtiya gibi koklayarak yüzüme-gözüme sürsem" der; her his ve her duygusuyla, ayrı ayrı fakat tek ufuklu olarak O'nu benliğinin her parçasında duymak için çırpınır durur. Zaten böyle davranmayınca da, o ak sevdanın hakkı verilemez.
"Cemalini nice yüzde görem diyen diller,
Şikeste aynalar gibi pare pare gerek!" (Meçhul)
- tarihinde hazırlandı.