Müşrik ve Mü'minlerin Sevgi Farklılığı
Müşrikler sevdiklerini Allah gibi severler, mü'minler ise Allah'tan ötürü onlara karşı alâka duyar ve sinelerini açarlar. Allah'ı seviyor gibi sevmekle, Allah'tan ötürü sevmek birbirinden çok farklı şeylerdir. Böyle Hak yörüngeli bir sevgi, iman kaynaklı, ibadet edalı, ihsan televvünlü kutsal bir sevgidir ve kâmil mü'minlerin şiârıdır. Cismâniyet ve nefs-i emmâre üzerinde temellenen şehevânî muhabbetlerin, aşkların –ona da aşk denecekse– insan tabiatında meknûz bulunan fısk u fücûrun sesi-soluğu olmasına mukabil, Allah'a karşı olan aşk ve alâkadan başlayıp sonra her şeyi kuşatan sevgi ve o sevgiyle oturup kalkan muhibbin âh u vâhı, gökte meleklerin yudumlamaya koştukları kutsal bir iksir mesâbesindedir. Hele bir de muhabbet, maddî-mânevî bütün varlığı sevgiliye bağışlayıp kendine hiçbir şey bırakmama seviyesine yükselmişse –ki buna sevda da diyebiliriz– işte o zaman gönülde sadece mahbub mülâhazası kalır; kalb, ritmini ona bağlar, nabızlar o âhenkle atar, hisler bu âhenge dem tutar, gözler yaşlarla bu sevdayı dillendirir, kalpten, gözyaşlarının sır vermesine ve sinenin serinlemesine sitemler yükselir. Gözler çağlarken gönül ağyara dert yanma vefasızlığından iki büklüm olur ve ağlamalarına inler. Latîfe-i rabbâniye, içi kanarken, sinesi yanarken ağyara dert sızdırmamaya çalışır, çalışır ve kendi kendine;
Âşığım dersin belâ-yı aşktan âh eyleme
Âh edip âhından ağyarı âgâh eyleme. (Anonim)
diye mırıldanır. Aslında muhabbet bir sultan, tahtı gönüller, sesi soluğu da en tenha yerlerde ve sadece O'na açık dakikalarda seccadelere boşalan ümit, hasret ve hicran iniltileridir.
Hakk'a ulaşmanın rampaları sayılan bu kuytu yerlerdeki O'na ait iniltiler ve sızlanışlar dışa vurularak hâl bilmezlerin oyuncağı haline getirilmemelidir. Muhabbet ya da aşk u hayret eğer o her şeyi bilen Sevgili uğrunda ise, o sadece O'nun bildiği en mahrem bir yerde kalmalı ve yuvasından uçurularak nâmahrem gözlere gösterilmemelidir.
- tarihinde hazırlandı.