Muhasebe ve Kulluk Şuuru
Muhâsebe; iman, kulluk, tevfik, kurbiyet ve ebedî saadete mazhariyet gibi mevzûlarda, tamamen, İlâhî inayet, İlâhî rahmet yörüngelidir ve yeis gibi mutlak emniyetin de en amansız hasmıdır. Evet o, her zaman huzûr ve itminana açık olmasının yanında, korku, endişe ve ürperti eksenlidir. Muhâsebeye açık gönüllerin buğulu yamaçlarında her zaman: "Bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız" [1] iniltileri yankılanır.. ve onun, huzûr ve mehâbetin iç içe yaşandığı ikliminde, mesuliyet ve sorumlulukla iki büklüm olmuş en yüce kametlerin: "Keşke kesilip biçilen bir ağaç olsaydım" [2] inkisârları uğuldar. Uğuldar da onlar: "Yer bütün genişliğine rağmen onlar için daraldı ha daraldı.. ve vicdanları da bu daralma altında kaldı" (Tevbe/118) tespitinin her an kendileri için vâki ve vârid olduğunu hissederler. Onların beyinlerinin her guddesinde: "Siz içinizi dökseniz de gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba çekecektir" (Bakara/284) tınlamakta ve dillerinde: "Âh keşke, anam beni doğurmasaydı" [3] çığlıkları nümâyândır.
Bu ölçüde kendi kendini sorgulamanın zor olduğu söylenebilir; ama bu seviyede nefsini muhâsebeye tâbi tutmayanın da zamanı değerlendirmesi; bugünü dünden, yarını da bugünden farklı yaşaması mümkün değildir. Böylesi zamanzedelerin uhrevîlik performansı göstermeleri ise bütün bütün imkân hâricidir.
[2] Tirmizî, Zühd, 9; İbn Mâce, Zühd, 19.
[3] İbn Sa’d, Tabakât, 3360.
- tarihinde hazırlandı.