Milli ve Manevi Değerlerimize Sahip Çıkılmadı
Şimdilerde o şanlı geçmişimiz ve onun hakiki ruhu, mânâsı sayılan dinî, millî değerlerimiz; tıpkı bir canlı misillû hafakanlarla çarpan kalbi ve ağlaya ağlaya kan çanağına dönmüş gözleriyle bize yönelip rikkatle yüzümüze bakıyor ve en içten iniltilerle "Hâlâ beni hatırlamayacak mısınız?" dercesine -bütün bütün yitirmemişsek- insaflarımıza sesleniyor gibi bir hâli var. O yönelip bize sesleniyor veya biz öyle farz ediyoruz, çok önemli değil; önemli olan bunca hasret ve bunca hicrandan sonra hâlâ ona "dâüssılalar" yaşatmamızdır.
Aslında, ne hasımların ardı-arkası kesilmeyen ihanetleri, ne de dostların vefasızlığı, onun, benliğimizde meknûz şuuraltı ihtişamına hiç mi hiç dokunamadı ve onun renklerini asla solduramadı. Aksine o hep kadirşinas gönüllerle hasbıhal etti ve mânâ köklerine bağlı vicdanlara kendi sesinden ne besteler ne besteler sundu! Kim ne derse desin o hâlâ, değişik çağrışımlara açık hülyalarımıza, harfsiz-kelimesiz, fakat çok engin, çok muhtevâlı, en renkli beyanlardan daha beliğ hutbeler îrad etmekte ve bir gün mutlaka geriye döneceği bişâretiyle yüreklerimizi hoplatmaktadır.
- tarihinde hazırlandı.