Milli ve Manevi Şuurlanmalar
Ne var ki, bütün bu fecâetler, şenâetler, bir taraftan zehirli birer hançer gibi sînelerimize saplanırken, diğer taraftan da hamiyet-i İslâmiye ve hamiyet-i millîyemizi bir hayli tahrik etti.. Bu güne kadar sessiz ve sâmit infialleriyle bekleyişte bulunan İslâmî ve millî ruhu, İslâmî ve millî ruhun altındaki içtimaî râbıtaları uyardı.. ve aynı kaderi paylaşan bütün mazlumları, mağdurları aynı çizgide düşünmeye sevk etti.
Evet, böyle durumlarda, İslâmî ruh ve millî düşünce şahsî iştihâları susturur; egonun yerini diğergamlık ve kolektif şuur alır; derken bütün ferdî çıkarlar arka plânda kalır.. ve yine böyle hallerde, birbirini tanımayan fertler, kendileri gibi kimselerin varlıklarını hisseder ve hemen herkes içtimaî bir varlık olduğunu yeniden bir kere daha duyar ve yaşar.
Evet, böyle dönemlerde, mensubu bulunduğumuz milletler manzumesinin kaderine ait meseleler, herkeste fevkalâde bir merak uyardığı için, bu milletlerin tarihlerine, idare şekillerine, içtimaî, iktisadî, siyasî davâlarına ait çok geniş etütler yapılır ve bundan da bir kısım fikrî akımlar, cereyanlar doğar. İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbânî, Mevlânâ ve Bediüzzaman gibi büyük mütefekkirlerin eserleri, böyle buhranlı dönemlerin, sarsıntılı çağların bereketli semereleridir. Hemen bütün dünyada, en derli toplu düşünce eserlerinin, en seviyeli edebiyat ve sanatın doğuşu da yine, harplerin, kargaşa ve büyük çalkantıların olduğu devrelere rastlar.
Bu itibarla, içinde bulunduğumuz ve duyup yaşadığımız hâdiselerin, insanımızın aşk u heyecanı, fikir ve aksiyon hayatı, sanat ve edebiyat telakkisi üzerinde büyük tesiri olacağı muhakkaktır. Öyle ise daha şimdiden, çok büyük tesir ve değişiklikler arefesinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
Evet, diyebiliriz ki, bugün duyup yaşadığımız bu felaketlerde kaybımız bir ise -inşaallah- kazancımız bin olacaktır.
Ciddî bir tenebbüh için bir değil, bin bela da olsa ne leziz!
- tarihinde hazırlandı.