Milli ve Tarih Köküne Bağlılık
Bunun böyle olduğuna inanan günümüzün nesilleri, mâzi kadar derin, inançlar kadar güçlü bir muhteşem tarihî mirasın böyle birkaç sadme ile yıkılıp yok olmayacağını; dalları kesilse bile, kökünün bütün bütün kurutulamayacağını, bugün darbelense dahi yarın toparlanıp kendine geleceğini zaten biliyor ve yürekten inanıyorlardı.
Aslında, insanımızın tabiatının bir parçası haline gelen ve tıpkı su sesi, bülbül sesi, mehtap görüntüsü kadar onun ruhuyla, gönlüyle bütünleşmiş bulunan, bunca örfü, âdeti, târihî varidâtı ve yüzlerce senelik kültür birikimi böyle rahatlıkla bir tarafa itilemez ve ona karşı lakayt kalınamazdı...
Bir zamanlar, Hakk düşüncesi ve Yüce Yaratıcı'yı her şeye tercih etme felsefesiyle, melekleri imrendiren muhteşem medeniyetleri kurmuş; en tatlı mûsikilerden daha tatlı ve cennet esintileri gibi ruhları sarıp sevindiren bu medeniyetler sayesinde, sabah-akşam hep tâlihine tebessüm etmiş; ebediyete meftun ruhuyla uhrevîliklere yönelmiş, onları sevmiş ve arzulamış; saraylarını, köşklerini cennet kasırlarının minyatürleri mahiyetinde düzenlemiş ve âdeta öteleri çekip burada yaşamış.. düşüncede dürüstlerden dürüst, inancında melekler kadar sâfi, yaşayışında saadet asrının şivesini kullanan bu millet, bir daha dirilmemek üzere nasıl ölebilirdi ki..?
- tarihinde hazırlandı.