Şeytanın Vesvese Vermedeki Gayesi Nedir?
Şeytan inanmış, iman ve akide zaviyesinden mamur, ibadetlerini yerine getiren mü'minin kalbine girip, onu küfre sevk edemez. Ve hiçbir zaman onun kalbinde Allah'ın (celle celâluhu) mârifet ve muhabbetinin, Fahr-i Kâinat'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) sünnetine ittiba ve iktida düşüncesinin yerini alamaz; ona ibadetlerini terk ettirme mevzuunda başarı kazanamaz. Çünkü mü'min, her şeye rağmen sürekli terakki etmekte, Allah'a (celle celâluhu) kurbiyet kazanmakta ve ruhuyla, duygularıyla, cismiyle nurdan bir helezon içinde yükselmektedir. Bu durumda şeytan, "Hiç olmazsa son mevziinden ona taş atayım; vesvese oklarıyla kalbini bulandırmaya ve ibadetlerindeki huzurunu bozmaya çalışayım. Belki onu meşgul ederim; ederim de, 'Hiç böyle şey olmazdı, bu da ne?' der, vesveseye sahip çıkar ve derken 'Bu kadarı da çekilmez ki' deme noktasına varır." umuduyla, mü'mine vesvese oklarını göndermeye başlar. Bu oklara maruz kalan vesveseli mü'minin başka zamanlarda aklına gelmeyen şeyler, namazda aklına üşüşür: Abdest aldıktan sonra, "Acaba kolumu yıkadım mı, başımı meshettim mi?" der ve tekrar abdest alır; bir daha, bir daha derken, artık abdest de, diğer ibadetler de ona zor gelmeye başlar ve -Allah (celle celâluhu) korusun- sonunda hepsini bırakıverir; neticede de, zaten hedefi kendisini ibadetlerden soğutmak olan şeytanın oyuncağı hâline gelir.
Vesveseler ibadetle alâkalı olabileceği gibi, akide ile ilgili mevzularda da olabilir. Bunun ötesinde şeytan, günahları süsleyerek hayali bulandırır, hissiyatı tahrik eder ve insanı akıl, mantık, muhakeme dinlemez bir hezeyancı hâline de getirebilir.
- tarihinde hazırlandı.