Gerçek Düşmanımız
Din ve milliyet düşüncemize düşman bir kısım gizli cemiyet mensuplarını, olduğundan fazla güçlü görmek kat'iyen doğru değildir; zira onlar aslında alternatifsizliğin önlerini açtığı yığınlardır ve zatî hiçbir kıymetleri de yoktur. Eğer yeryüzünde, hakikaten sağlam ve vahy-i semavîden, tecrübeden, mantıktan gücünü alan ve bu kaynaklardan beslenen bir toplum olsa idi, bu gizli cemiyetlerin varlığı ile yokluğu müsavi olurdu. Bu açıdan denebilir ki, biz şunun bunun değil, kendi cehaletimizin, kendi zaaflarımızın, kendi fakrımızın kurbanı olduk. Konuyla alâkalı Muhammed Hamidullah Hoca'nın bir sözünü arz etmek istiyorum.
Hoca, komünizmin revaçta olduğu bir dönemde, ilâhiyat fakültelerinin birinde konferans veriyordu. Dinleyenlerden bazıları masonluk mu daha tehlikeli, komünizm mi? diye bir soru sordular. Bunlardan bazıları, bir "cemiyet-i sırriye" olması itibarıyla, "Masonluğun Allah belâsını versin." diyorlardı. Diğerleri de kan döküp, kan içmesi açısından "Allah komünizmi yerin dibine batırsın." diye homurdanıyorlardı. Eğer Hoca komünizm daha kötüdür dese bunlar itiraz edeceklerdi. Yok masonluk daha kötüdür deseydi, öbürleri "Alın ağzınızın payını.." diyecek ve berikilerin yüzüne bakıp güleceklerdi. Bunun üzerine Hoca: "Onların iyi ya da kötü olması önemli değil, önemli olan bizim cehaletimiz ve Müslümanlığı bilmeyişimizdir." demişti.
Buna, Üstad'ın, "Bizim hastalıklarımız" dediği şeyler de diyebiliriz. Evet bizim hakikî düşmanımız ve bizi yiyip bitiren hastalıklar, cehalet, fakr u zaruret ve tefrika gibi problemlerdir ki, bunlar bizim için en korkunç düşmandır. Nitekim biz, tarih boyu hasımlarımızla yaka-paça olmuş, kavga etmiş ve sonuçta Allah'ın inayeti ile hepsinin üstesinden gelmişizdir. Hatta dünyanın, "hasta adam" kabul ettiği dönemde bile, Çanakkale'de iki yüz bine yakın insanı şehit vermiş, bu korkunç baskını, bu müthiş işgali ve istilâyı durdurmuşuzdur ama cehalet, fakirlik ve tefrikaya yenik düşmüşüzdür.
O hâlde, bizim, "En büyük düşmanımız şu mu, bu mu?" dememizi, bir mânâda abes kabul ediyoruz. Zira düşmanlık onların karakterinin gereği; bilindikleri takdirde zarar veremezler. Bugün güçlü görünebilirler; ama görünmek başka, olmak başka şeydir. Onların kuvveti vâhi ve mukavemetsizdir. Önemli olan yurdun asıl sahiplerinin imanlı ve uzun soluklu olmalarıdır. Aksine şu muzır, bu muzır deyip şununla-bununla meşgul olmaya kalkarsak, kendi hizmetlerimizi aksatırız; onların da sonu gelmez.
Evet, biz tefrikanın, cehaletin, fakr u zaruretin çocuklarıyız. Bizim kolumuzu kanadımızı kıran ve bizi felç edip tesirsiz hâle getiren, millet düşmanlarına zemin hazırlayan bizim zaaflarımızdır.
- tarihinde hazırlandı.