Ebû Hanife Hazretleri
Çocukluğumda telkinlerin tesirinde kabul ettiğim büyüklerden biri de Ebû Hanife Hazretleri olmuştur. Yaşım ilerledikçe, onun o engin ufkunu ve çizgisini daha da net görmeye başladım ve İmam gözümde büyüdükçe büyüdü, ona karşı sevgim her geçen gün artarak devam etti.
Ebû Hanife Hazretleri, Sünnî çizgiyi korumanın yanı başında, Ehl-i Beyt muhabbetine de açık bir insandı. Belki bu muhabbet İmam Şafiî'de ve diğer mezhep imamlarında da vardı; hatta İmam Şafiî'nin, "İsteyen bana Alevî desin." şeklinde bir meydan okuyuşunu da naklederler; ne var ki, Ebû Hanife'de bu sevgi çok dengeliydi...
O, bir taraftan hayatını ticaretle kazanırken diğer taraftan da, kelam ilmiyle uğraşıyor; bu mevzuda, kendinden yıllarca sonra gelecek olan İmam Maturidî'ye ışık tutuyor ve onun için referans teşkil edecek tespitlerde bulunuyordu. Daha sonraları fıkha yönelen Ebû Hanife, o alanda da söz sahibi bir üstad ve otorite hâline gelmişti ki, -Nasbu'r-râye takdiminde belirtildiğine göre- ilim halkasında üç yüz kadar hafız ve bir o kadar da ehlullahtan insan bulunuyordu.
İmam Rabbânî Hazretleri, Peygamberimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) gerçek hakikatini Ebû Hanife Hazretleri'nin temsil ettiğini ve Efendimiz'in, âdeta o yolda temessül ettiğini söyler. Dolayısıyla vilâyet-i kübrânın vârislerinin bu mezhepten çıkacağı, buna karşılık vilâyet-i suğra erbabının diğer mezhep sahiplerince temsil edildiği ifade edilebilir. Haddizatında Üstad'ın da, Şafiî'ler içinde zuhur etmiş olmasına rağmen usûlüddin ve usûl-i fıkıh açısından Hanefi mezhebine göre amel ettiği söylenebilir.
Hazreti İmam'ın zühd ü takvasıyla alâkalı bir hayli menkıbe anlatılır. Ezcümle (babasının) dere boyunda bulduğu bir elmayı ısırdıktan sonra yememesi ve sahibini bularak helâllik dilemesi.. alış veriş ve ticaretteki hassasiyeti dillere destandır. Kutup, "Sosyal Adalet"te bunların bir kısmına temas eder.
Bütün bunlara rağmen ben bir şeye hep hayret etmişimdir ki o da, İmam Buhârî, Tirmizî gibi ayrı bir büyüklüğün sembolü olmuş insanların Hz. İmam'ın fâikiyetini bir türlü kabullenememiş olmalarıdır. Vâkıa İmam Tirmizî daha çok hocasının tesirindedir; ama İmam Buhârî'nin, onun hakkında -söylediği kadar bile olsa- bir şey dememesini çok arzu ederdim. Çünkü ondan dolayı hadisçiler arasında Ebû Hanife'ye karşı bir cereyan oluştuğu söylenebilir. Ancak bu tavır hepsinde yoktur; meselâ, hemen hemen aynı asırda yaşayan İmam Tahavî, çok meselede, İmam Buhârî'den aşağı değildir ve çok erken dönemlerde hadislerdeki müşkilleri çözme adına hayranlık uyaran bir insandır. Hatta onun müceddit olduğunu söyleyenler bile olmuştur. İşte bu büyük imam, bağlı bulunduğu mezhep anlayışını bırakıp Hanefi mezhebini tercih etmiştir. Tahavî, el-Ümm kitabını istinsah eden İmam Şafiî'nin talebesi Müzenî'nin yeğenidir. Dayısının, kitap yazmak için yaptığı hazırlık safhasında, İmam Muhammed'in kitaplarına, Ebû Yusuf'un nokta-i nazarının ne olduğuna göz atması, onun gözünden kaçmamış ve bu durum onda, onları da araştırma merakı uyarmış; hatta yer değiştirmesine vesile olmuştur.
- tarihinde hazırlandı.