Dünyanın Huzuru Mümkün mü?
İnsanın aklına bazen: "Acaba bu millet kendi değerleriyle, dünyanın kaderine hâkim olup, devletler muvazenesinde önemli bir noktaya gelse, dünya yeniden umumî ve kalıcı bir huzur dönemini elde edebilir mi?" şeklinde bir soru gelebilir. Esasen ben bu tür sorulara ne cevap verebilecek durumda ne de öyle bir konumdayım. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki; dünyanın huzura erebileceğini anlayabilmek, önceden yaşanmış olan ferahfezâ dönemleri çok iyi okuyup değerlendirmeye bağlıdır. Cemil Meriç merhum, "Umrandan Uygarlığa" adlı kitabında, insaflı bir üslûpla, "Batı, değişik ütopyalar yazarken Osmanlı'nın ütopya yazma âdeti söz konusu değildi. Çünkü Batının ütopya ile yakalamaya çalıştığını Osmanlı yaşıyordu." şeklinde bir ifadede bulunur. İşte Merhum'un enfes bir şekilde anlattığı o dönemler görülmelidir ki dünyanın hangi yollarla böyle bir huzura kavuşacağı da anlaşılabilsin.
Evet, bir Arap atasözü bu hakikati çok güzel anlatır: "Leyse'l-haberu ke'l-muayene - Bir şeyi gözle görmek, o meselenin sadece haberini işitmek ve o mevzu ile alâkalı hususları duymak gibi değildir."
- tarihinde hazırlandı.