Metafizik Gerilim Gevşeyince
Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür ve ölürler. Ancak, canlı kalma şartlarına riayet edildiği takdirde, oksijen çadırında da olsa, ömür bazen uzatılabilir. Osmanlı Devleti, bu hakikate çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. II. Abdülhamid o baş döndürücü firaset, kiyaset ve fetanetleriyle ve çevresindeki dört başı ma'mur idarecileriyle, Devlet-i Âliye'nin ömrünü uzatmışlardır.
Cihan tarihinde, bir sülalenin elinde devam etmiş ve 6 asır dünyanın kaderine hükmetmiş başka bir devlet yoktur. Bu mânâda Osmanlı'ya, Neden yıkıldı?' yerine 'Neden bu kadar uzun yaşadı?' demenin daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Evet, Osmanlı'yı yıkan birçok sebep vardı. Zannediyorum bu sebeplerden en önemlisi de fetihlerin verdiği zafer sarhoşluğuydu. Son dönemler itibarıyla, bir Tarık, bir Yavuz Selim ve Sultan Süleyman gibi hareket edildiği söylenemez. Dolayısıyla da bir zafer sarhoşluğu her zaman söz konusu olabilir. Bu dönemde, güçlü ordularımızın ve yüksek iradelerimizin dünyayı hep tedip edip, onu hakimiyetimiz altında bulunduracağını ve hâkim konumumuzu devamlı muhafaza edeceğini zannettik. Oysa hâkim olma, bir kısım esasları ve onların muhafaza edilmesini gerektiriyordu. Heyhât ki biz, çoktan o esasları kaybetme vetiresine girmiştik bile... Dolayısıyla bu dönemde devletin, idârî, iktisadî, siyasî, kültürel yanlarıyla alâkalı herhangi bir alternatif projemiz olmadı. Nasıl olsa fatih ordular, cihanı fethediyor ve ülkemize ganimet akıtıyordu.. iktisadımızı buna göre plânlar, 'gelir-gider' dengesi der, kulağımızın üzerine yatar ve yan gelip keyfimize bakarız, diyorduk. Ne var ki biz böyle düşünürken hasımlarımız da boş durmamış, yapmış oldukları inkılâplarla süper devlet olma yollarını bulmuş ve yürümüşler.. biz ise içine girdiğimiz 'teekkül' fasit dairesinde kendi sonumuzu hazırlamışızdır.
İnhitatımızı hazırlayan bu sebebe tenperverlik, rahatperverlik, haremperverlik, çoluk-çocuğa düşkünlük, ideal ve mefkûre insanı olamama.. gibi zaaf ve hastalıkları da eklemek mümkündür.
Doğrusu, ışık doğudan geldiği ve 'biz' kaynaklı olduğu hâlde sırf kendi prizmamızda odaklayıp değerlendiremediğimizden dolayı onu elden kaçırmışızdır. Kur'ân-ı Kerim'in ifadesiyle, Allah insanlara zulmetmez zulüm evvelâ insanların kendi nefislerinde başlar. Zira onlar, heva-i nefislerine uyup bedenî hayatlarını yaşadıkları için, birer cismaniyet insanı olmuşlar ve dolayısıyla da duygu, düşünce ve 'gâye-i hayâl'den uzaklaşmışlardır. Allah da ölmüş ruhları gibi onların cesedlerini de öldürmüştür.
Evet, geçmişteki o ölmeler belki bizim için çok ağırdır, ama -inşaallah- ilerideki milletçe dirilişimizin onu telâfi edeceğine inanıyorum.
- tarihinde hazırlandı.