Kur'an ve Yorumu
Şimdiye kadar İslâm'ın vadettikleri', 'Kur'ân'ın vadettikleri..' adı altında birçok eser yazılmış olmasına rağmen, onun gerçek mânâda temsili hususuna pek değinilmemiştir. Bütün bu çalışmaları takdir etmekle beraber, bizce en önemli olan husus, temsil ve fiilî anlatımdır. Yani onların çarşı-pazar emniyeti, sanat telâkkisi, gâye-i hayali, insanları kucaklayıcılığı.. adına vadettiği şeylerin, bizzat yaşanarak ortaya konmasıdır. Zannediyorum Bediüzzaman Hazretlerinin, fikrinin en çok yoğunlaştığı ve merkezileştiği husus da işte budur. O, bir taraftan: 'Ağzımız Kur'ân okurken, ahval ve etvarımızla onu yaşarsak, sair dinlerin salikleri, belki küre-i arzın bazı kıt'aları İslâmiyet'e dehalet edecektir.' buyururken, diğer taraftan da birer birer o düsturları hazmetmiş ve nur hüzmeleri olarak insanlığa sunmuştur.
Diğer bir husus da teknik ve teknolojide başdöndürücü ilerlemeler sayesinde, nasıl artık yarım asır önceki bir dünyadan bahsetmek mümkün değil ihtimal, birkaç asır sonra da, bugünün dünyasından bahis açmak mümkün olmayacaktır.
Bir zamanlar insanlar, teokratik, monarşik, aristokrat.. düzen derken, bugünlerde demokrasi, cumhuriyet.. demektedir. Dolayısıyla, bir tekamülün yaşandığı şu zaman diliminde, teferruata ait bu gibi meselelere takılıp kalma yerine, her biri eskimez birer 'asıl' olan Müslümanlık değerlerinin yaşanıp temsil edilmesi gerekmektedir. Bu değerlerin temsil edilmesi yerine, 'Müslümanım' diyen bir kısım insanların, dünyevî meseleleri daha önde tutmaları, kendi inandıkları dava adına utandırıcı bir olaydır. İşin doğrusu böyle bir iç ve dış dengesizlik bana çok dokunmaktadır. Bazen kendi kendime 'Bu insanlar, Hz. Muhammed'in mesajını anlatmıyorlarsa, bu ne vefasızlık böyle!' diyor.. bu husustaki yaşadığım iç burkuntudan dolayı da iki-büklüm oluyorum. Aslında bütün bunlar, hepimizin derdi. Evet hemen pek çoğumuz: 'Evvelâ işimizi kuralım, fabrikalarımızın çarkları işlesin, sonra da vakit bulabilirsek, kulluğumuzu araya sıkıştırırız' düşüncesiyle hareket etmekteyiz. Oysaki, Müslümana göre düşünce tarzı, 'Benim için asıl önemli olan dinimdir. Bunun arasında da fırsat bulursam, diğer işlerimi yaparım.' şeklinde olmalıdır. Evet, hayatımızın gâyesi, bütünüyle dini omuzlamak olmalıdır.
Hâsılı herkes bu davanın dertlisi ve şu kısacık dünya hayatından ahirete gözü açık gidebilmek için, daima 'Çok şükür Rabbim, bizi istihdam buyurdun. Namın dünyanın her tarafında duyuldu.. ve duyulmadık çok az yer kaldı. Ama Sen biliyorsun ki, şayet beni vefat ettirmese idin, dinini oralara da götürmeye çalışacaktım.' inancı içinde hareket etmelidir ki, bence işin aslı-esası da budur. Ve işte böyle yaşandığı an, hayatın bir anlam ve değeri olacaktır.
- tarihinde hazırlandı.