Mealler okunmalı mı?
Allah kelâmında her zaman insan aklına, insan idrakine tenezzül söz konusudur. Ancak bu, dağdaki çobanın da Kur’ân’ı istenen ölçüde anlayabileceği mânâsına da gelmez. Belki sadece, herkesin kendi seviyesine göre Kur’ân’dan istifade edebileceği gerçeğini dile getirir.
Ayrıca burada, önemli bir hususa da dikkat etmek gerekir. Her insanın Kur’ân’dan istifadesi, biraz da onun istifade tekniğini bilmesine bağlıdır. Başta, Kur’ân’dan tam istifade edebilme tekniği ile alâkalı şu husus zikredilebilir:
Arapça bilenler yılda en az birkaç kere Kur’ân’ı iyi hazırlanmış meallerden takip etmeli ve eski malumatlarını taze tutmaya çalışmalıdırlar. Arapça bilmeyenlere gelince, ben şahsen onların meal okumalarını tavsiye etmem. Onlar, Kur’ân’ı mutlaka tefsirlerden öğrenmeye çalışmalıdırlar. Günümüzde yazılan Türkçe birçok tefsir var. Bunlardan akide bakımından sağlam ve Ehl‑i Sünnet görüşünü tam aksettiren herhangi bir tefsiri okumakla, zannederim Kur’ân’ın muhtevası hakkında, belli ölçüde de olsa, bilgi edinmek ve malumat sahibi olmak mümkün olur.
Eğer, Arapça bilmeyenlerin tefsir okuyacak kadar vakitleri yoksa, benim tavsiyem, en azından Hasan Basri Çantay’ın meali gibi açıklamalı bir meal okumalıdırlar. Aksi hâlde eldeki meallerle yetinmeleri onları aç‑susuz bırakacağı gibi bir kısım şüphelere de atabilir. Hele, Kur’ân’ı okudukları meallerden ibaret zannedenler için, böyle bir meal okuma, Kur’ân’la hiç ilgilenmemeden daha tehlikelidir.
Arapça bilenlerin meal okumalarında ise böyle bir tehlike söz konusu olmasa gerek; çünkü onlar, dil bakımından ellerindeki mealin eksikliğini görebileceklerinden, ihtimal, daha az aldanacaklardır.
Konuyu hulâsa edecek olursak: Ben, belki şimdiye kadar söylenenlerin aksine, Kur’ân meali okumayı, Arapça bilenlere tavsiye ediyorum. Arapça bilmeyenlerin ise, Kur’ân’ı, meallerden daha geniş bir perspektifle ele almaları gerektiğine inanıyorum.
- tarihinde hazırlandı.