• Anasayfa
  • Miraç - Fethullah Gülen Web Sitesi

Allah Resûlü kaç defa miraca çıktı?

Soru: Miraç nedir? Peygamberimiz kaç defa miraca çıkmıştır?

Miraç, Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselâm) ubûdiyetine mükâfat olarak kulluk yoluyla kazandığı vilâyetin arşiyesinden ibarettir. Allah, yeryüzünde insanlara mesajıyla gösterip tanıttırdığı O Muallim-i Ekmel ve Erşed’i, Mele-i Âlâ’nın sakinlerine de göstermek için O’nu oralarda dolaştırmış ve bütün semavî dairelerin sekenesiyle O’nu buluşturmuştur.

Evet, herkes O’nu hüsn-ü istikbal etmiş, melekler teşrifatçılık yapmış ve huriler O’na selâm durmuştur. Yıldızlar kaldırım taşı gibi ayaklarının altına serilmiş, bineğiyle berk gibi bütün kevn ü mekânı temâşâ edip tekrar harîm-i Kâbe’ye ve sine-i insaniyete dönmüştür. İşte miraç bu âlî yolculuğun adıdır. Tasavvuf kitaplarında kavs-i uruc, kavs-i nüzul veya arşiye-ferşiye diye velilerin ruhlarında ve gönüllerinde yaptıkları seyahat, Resûl-i Ekrem’in hayatında ruhuyla ve cismiyle bu şekilde gerçekleşmiştir. Daha önce yer yer arz ettiğim için burada meselenin keyfiyetindeki ihtilâfın teferruatına girmek istemiyorum.

Efendimiz’in kaç defa miraç yaptığı meselesine gelince, nakkâd-ı muhaddisîn, Allah Resûlü’nün bir defa miraç yaptığını ifade etmektedirler. Ancak bazı meğâzî ve siyer yazarları, hâdisenin içindeki küçük bir detaydan ve bir de vak’anın başlangıcındaki yer ihtilâfından ötürü “İki defa miraç gerçekleşti.” demişlerdir. Hatta bazıları bunu beşe kadar çıkarmışlardır.

Aslında Efendimiz her an, Huzur-i Kibriyâ’ya yükselme yolunda olmuş ve her velinin ruhen yaptığı miracın kat kat üstünde miraçlar yapmıştır. Ruhu ve cismiyle سُبْحَانَ الَّذ۪ۤي أَسْرٰى بِعَبْدِه۪(İsrâ sûresi, 17/1)’yi temsil eden, ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ۝فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنٰى(Necm sûresi, 53/8-9) ile serfiraz olan Hz. Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) bir tek miracı vardır ki, bu, O’nun için de, ümmeti için de bir vesile-i iftihardır. Süleyman Çelebi’nin, “Ermedi Senden evvel gelen bu devlete” sözüyle ifade ettiği gibi gerçekten hiç kimse o devlete erememiştir. Şimdi eğer diğer miraçlar da söz konusu ise onlar velilerin miracının üstünde, ruhen Efendimiz’in “kâb-ı kavseyni ev ednâ”ya irtika ve irtifaından ibarettir.

İnsanları müteaddit miraçların olduğuna sevk eden husus, ashab-ı kiram arasında Hz. Âişe ve Hz. Muaviye gibi bazı kimselerin, miraç hakkındaki farklı mütalaaları olmuştur. Burada, Allah Resûlü’nün ruhuyla miraç yaptığı iddiasına gelince, bu, “Miracı rüyada yaptı.” demek değildir. Ruhuyla bir kısım veliler bile kendilerine göre ve kâmetlerine uygun miraçlar yapabilirler. Biz buna ruhî tecrübeler içinde ruhî degajman diyoruz. Bu, ruhun bedenden infisali, trans hâlinde ruhun pek çok yerde görülmesi ve pek çok meseleye müdahale edebilmesidir. Bugün medyumlukla iştigal edenler bu işi çok iyi bilirler. Evet, burada ruhuyla miraç yaptı derken, kastedilen rüya değildir.

Bazı kimseler, Efendimiz’in cismen değil ruhen miraç yaptığını söylemişlerdir. Buna delil olarak da bazı muteber hadis kitaplarında geçen bir hadise dayanmışlardır.[1] Bu hadisin isnadında yer alan ravi Şerik İbn Abdullah İbn Ebî Nümeyr, tâbiîn seviyesinde, hafız olmayan ve Müslim tarafından “Hıfzında problem vardır.” denilerek cerhedilen bir zattır.[2] Bir başka rivayette Miraç hâdisesi anlatırken, “Hatîm’de yatıyordum, geldiler melekler şöyle yaptılar, miraç yaptım, uyandığımda kendimi Hatîm’de buldum.”[3] ifadesi geçtiği için “Efendimiz Hatîm’den hiç ayrılmadı.” demişlerdir. Delil olarak gösterilen diğer rivayette ise Hz. Âişe, “Efendimiz’in cesedini hiç kaybetmedim.”[4] demektedir. Bu hadisin doğru olması düşünülemez. Zira Efendimiz Mekke’de miraç yaptı; Hz. Âişe o zaman Efendimiz’in döşeğinde değildi ki “Cesedini kaybetmedim.” diyebilsin. Zira Hz. Âişe ile Efendimiz’in izdivacı Medine’de olmuştu.

Evet, bazıları “Miraç, Hatîm’de oldu.” demişler, bazıları ise Süleyman Çelebi’nin, “Ümmühânî’nin evine döndü heman.” sözleriyle ifade ettiği gibi Allah Resûlü’nün amcasının kızı Ümmühânî’nin evinden seyahat yapıp oraya döndüğüne dair rivayeti[5] esas almışlardır. Bazıları buradan hareketle “Allah Resûlü iki miraç yaşamıştır. Miracın biri Ümmühânî’nin evinden başlamış, ikincisi ise Hatîm’den başlamıştır. Miracın birisi ruhanî, diğeri ise cismanî olmuştur.” şeklinde bir kanaat izhar etmişlerdir. Ancak hadis kritikçilerine göre bu mesele doğru değildir.[6]

Efendimiz’in ruh infisaliyle kat-ı meratip ettiğine dair ve Allah ile kavî şekilde münasebetini ifade eden çok vak’alar vardır ve bunlar sayılamayacak kadar çoktur. Miraç meselesi bunlara bağlanamaz. Muteber ve makbul hadis kitapları Allah Resûlü’nün cismi ve ruhuyla bir kere miraç yaptığını söylemişlerdir. Diğerine de ihtimal vermenin yanında biz bu görüşe katılarak, “Allah Resûlü bir kere miraç yapmıştır.” diyoruz.

[1] Buhârî, menâkıb 15, tevhid 37; Müslim, îmân 262.
[2] Bkz.: ez-Zehebî, el-Kâşif 1/485; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb 1/266. M. Zâhid el-Kevserî, ravi Şerîk’in bu rivayette 12 vehmini ortaya koymuştur. Bkz.: el-Kevserî, Makâlât s.490.
[3] Buhârî, menâkıbü’l-ensâr 42; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 4/208.
[4] Bkz.: İbn İshak, es-Sîre 5/275; et-Taberî, Câmiu’l-beyân 15/16.
[5] Bkz.: İbn Hişâm, es-Sîratü’n-nebeviyye 2/248; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 24/432.
[6] Bkz.: el-Aynî, Umdetü’l-kârî 15/25; Aliyyülkârî, Şerhu’ş-Şifâ 1/379-430.

Efendimiz (s.a.s) miraca cismaniyeti ile çıkmıştır

Efendimiz (s.a.s) miraca cismaniyeti ile çıkmıştır

Miraç, Efendimizin (s.a.s) müberek cismaniyeti ile yaptığı ve netice itibariyle mucize olan kutlu bir seyahattır. Miraç, Efendimiz'in (s.a.s) mübarek cismaniyeti ile yaptığı ve netice itibarıyla mucize olan kutlu bir seyahattır. Bu kutlu seyahat, O'nun için de bizim için de her zaman bir iftihar vesilesidir.

Daha önce, Rahmet Peygamberi'nin (s.a.s) yolculuğu ölçüsünde ve seviyesinde, hiç kimseye böyle bir yolculuk müyesser olmamıştır. Evrensel bir nübüvvetle gönderilen Nebiler Serveri (s.a.s), bütün enbiyâ-i izâmın cihetü'l-vahdetini câmi olması itibarıyla bu kutlu seyahatinde farklı farklı sema tabakalarında bulunan enbiyanın hemen hepsinin bulunduğu makamdan geçerek onlarla görüşmesi vb. gibi karakteristik bir çizgi takip etmesi yönüyle, böyle bir seyahat, hem ilktir hem de son. Böyle olduğu içindir ki Hz. Cebrail, ayrı ayrı her sema kapısını çaldığında vazifeli melek, O'ndan evvel kimseye açmamakla emrolunduğunu söylemiş ve Bu kapılar şimdiye kadar hiç kimseye açılmadı.' demiştir.

Burada bahis mevzuu edilen 'gök kapısı', 'açılma' ve 'yol verme' gibi ifadeler, elbette ki bizim anladığımızdan farklı şeylerdir. Dolayısıyla Cebrail'in (a.s) gök kapılarını Efendimiz'e (s.a.s) açmasını yukarıya doğru yükselirken karşılarına çıkan bazı kapıların açılması şeklinde anlamak avamca bir yaklaşımdır.

Evet, Hâtemu'l-Enbiya olan Efendimiz'den (s.a.s) önce, hiç kimseye açılmayan kapılar, ilk defa O'na açılmıştır. Buradan hareketle, o kapıların Nebiler Serveri'nden (s.a.s) sonra da bazılarına açılabileceği söylenilebilir. Ne var ki burada akla, 'Acaba Ümmet-i Muhammed diğer peygamberlerden daha mı faziletli ki, kapılar kimseye açılmadığı hâlde onlara açılıyor?' şeklinde bir soru gelebilir. Hemen şunu belirtmeliyim ki, peygamberin fazilet, üstünlük ve hususiyeti onun peygamberliğine mahsustur ve herkes kendi miracı ile diğerlerinden farklıdır yani her peygamber hissi, duyusu, anlayışı ve şuuru ile mazhar olduğu mertebenin eridir. Onun arkasındakiler ise, bu yolculuğu velâyet kanatları ile gerçekleştirirler. Önemli olan, bu kutlu seyahati Hak'la münasebet içinde ve halkla beraber bulunma espirisi içinde gerçekleştirmektir. İşte bu yönüyle, zatında diğer insanlar enbiya-ı izama müsavi olmadıkları gibi onların yolculukları da peygamberlerin yolculuklarına müsavi olamaz. Ne var ki İmam-ı Gazâlî, Muhyiddin b. Arabî, İmam-ı Rabbânî ve Üstad Bediüzzaman gibi bazı yüce ruh ve selim fıtratların, Efendimiz'in (s.a.s) açtığı kapıdan, O'nun arkasında yürüyerek hakikat-ı Ahmediyenin zılline ve cüz'iyetine ulaşmaları mümkün olur.

Miraç

Miraç'tan döndüğünde Peygamber Efendimiz'in (s.a.s) yatağının daha soğumamış olması konusu nasıl anlaşılmalıdır?

Mirac gecesi düğün yapmak

Mirac gecesi düğün yapmak

Soru: Mirac gecesi düğün yapmanın bir zararı var mıdır?

Böyle bir hâl, kısmen gaflet getirebilir. Vâkıa, insanlık içinden müstesna ve âbide bir şahsiyetin ubûdiyet kanatlarıyla pervaz edip âlâ-yı illiyyîne ulaştığı, hatta imkân ve vücub arası bir noktaya yükseldiği bir zaman diliminde, O’nun hatırasıyla meşbu bulunarak, “bize de.. bize de..” demek gerektiği düşünülerek o gecenin saygısını korumak önemlidir.

Ne var ki, tarafların iradeleri bu mâverâî şeyden gafil olmayacak kadar sağlamsa düğün de yapılabilir. Hatta müteyakkız olmak kaydıyla öyle bir gece, belki dünyaya gelecek nesiller için faydalı bile olabilir.

Her şeyin doğrusunu Allah bilir.

Miraç hediyesi Namaz cemaatle kılınmalıdır

Miraç hediyesi Namaz cemaatle kılınmalıdır

Dinî vazifelerimiz arasında mutlaka yapmamız gerekli olan şeyler vardır. Bazen bunlardan biri öne çıksa da, bu, diğerlerinin terk edilirliği manasına gelmez. Fakat bazen, zamanın ve şartların durumuna, insanların dinî emirler karşısındaki tavırlarına göre, Enbiya-i İzam ve sonra da sahabe efendilerimizden başlayarak her devrin mürşidleri, belli konuların üzerinde daha fazla durur; o mevzuları her fırsatta hatırlatırlar.

Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.