• Anasayfa
  • Anne-baba - Fethullah Gülen Web Sitesi

Anne

Anne kendi dünyasında bir kutup varlıktır. Kâbe, topyekün kâinat hakikatinin; Mekke umum beldelerin, dimağ bütün bir bünyenin ruhu, mânâsı, özü ve atlası olduğu gibi, anne de âile cüz-i ferdinin temeli, direği, esâsı ve Yaratıcı Kudret'in de en önemli bir malzemesidir. Yuvada her şey onun etrâfında döner, ona dolanır ve ona dönüşür. O ise, kutup yıldızı gibi hep kendi çevresinde döner ve ucu gökler ötesi bir yörüngede yol alır.

Anne

Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak,
Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr..
Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak,
Hep hüzünle eser onun ikliminde rüzgâr.

Kuşlar gibi titrer hep o ay yüzlü nevhayâl,
Simasında sürekli yarınlar endişesi..
Her mevsim ayrı bir ızdırap, ayrı bir melâl;
Nağmeleri tıpkı hasret-iştiyak bestesi...

Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır,
İkliminde ne büyülü râyihalar eser.!
Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır,
Altın şakaklarında sarı güller gibi ter...

Rahmet-zahmet iç içe; bilmez geçen zamanı:
Fark etmez yazı, kışı ve rengârenk bahârı,
Tül tül gurûbu, şafakların söktüğü ânı;
Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı..

Bir kuluçka gibi sancılı gecelerinde,
Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur.
Hislerin öldüren amansız pençelerinde,
Matkaplar salınmış gibi yüreği oyulur.

Çok olsa da elemi, şekvâsı işitilmez,
Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler en olmazları;
Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez,
Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları.

Kanmaz aslâ sevmeye, o sevgiye susuzdur,
Şâire 'su' dedirten hisle 'evlât' der inler.
Herkes derin uykularda, o hep uykusuzdur,
El açar Yaradan’a kim bilir neler diler..!

Ufku her zaman bir hummâ ile buğuludur,
Durmaz, bir süvâri gibi koşar doludizgin;
O, yeryüzünde en ululardan da uludur,
Sînesi, meleklerin sînesi kadar engin...

Zambaklar gibi sihirli çehrende,
Varlığımı saran uhrevî ışık;
Duydum ne duyulmazları sînende!.
Sen bir rüyâsın benim için artık...

Nûru öteden pırıl pırıl sîmân,
Ukbâ derinlikleriyle büyülü;
Tülleniyor hülyâlarımda her an,
Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü.

Bir yâd-ı cemilsin, kabrin sîneler,
Hep hazan yaşadın; ölüm bahârın..
Duâyla gerilmiş bütün gönüller,
Sen’in arkandaki vefâdarların...

Anne

Anne kendi dünyasında bir kutup varlıktır. Kâbe, topyekün kâinat hakikatinin; Mekke umum beldelerin, dimağ bütün bir bünyenin ruhu, mânâsı, özü ve atlası olduğu gibi, anne de âile cüz-i ferdinin temeli, direği, esâsı ve Yaratıcı Kudret'in de en önemli bir malzemesidir. Yuvada her şey onun etrâfında döner, ona dolanır ve ona dönüşür. O ise, kutup yıldızı gibi hep kendi çevresinde döner ve ucu gökler ötesi bir yörüngede yol alır.

Anne - babanın üslûbu

Soru: Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazreti Fâtıma'nın (radiyallahu anha) bir işaretiyle hemen onun evine gitmesi, her haliyle ilgilenmesi nazar-ı itibara alınırsa, anne-babaların evlenen çocuklarına karşı tutumları nasıl olmalıdır? Günümüzde evlenen gençler, anne-babaların, kayınpeder ve kayınvalidelerin alâkalarını kendilerine müdahale gibi anlıyorlar; bu konuda sırat-ı müstakim esasları nelerdir?

  • İnsanlığın İftihar Tablosu, Cenâb-ı Allah'ın "benzersiz ve örneksiz yaratan" manasına gelen "el-Bedi" ism-i cemîline de mazhar olduğundan her meseleyi evveli ve âhiriyle birden görüp hep en uygun şekilde hareket etmiştir.
  • Rehber-i Ekmel Efendimiz, dünyevî işler için bir yardımcı isteyen Hazreti Fâtıma annemize ukbanın yamaçlarını göstermiş ve onun nazarlarının sürekli ahirete müteveccih olması gerektiğini işaret etmişti.
  • Hazret-i Fâtıma'nın hazîn sözleri ve gözyaşları...
  • Anne-babalar, çocuklarının uygun olmayan isteklerine nasıl mukabele etmeliler?
  • Anne-baba, çocuklarına karşı öyle şefkatli davranmalı ve bu konuda öyle istikrarlı bir tavır sergilemelidir ki, çocuk, onların her zaman kendi yanında olduğuna ve ne yaparlarsa yapsınlar onun iyiliğini düşündüklerine imanın bir rüknü gibi inanmalıdır.
  • Evde, çocukların görüp duyabileceği şekilde tartışan ve kavga eden anne-babalar birbirlerinin kredilerini bir anda tüketmiş, itibarlarını yiyip bitirmiş ve çocuklarını da güvensizliğe, saygısızlığa, aileden uzaklaşmaya itmiş olurlar.

Anne-Baba

Anne-baba, insanın en başta hürmet edeceği kudsî iki varlıktır. Onlara hürmette kusur eden, Hakk'a karşı gelmiş sayılır. Onları hırpalayan, er-geç hırpalanmaya maruz kalır.

Anne-Baba

Anne-baba, insanın en başta hürmet edeceği kudsî iki varlıktır. Onlara hürmette kusur eden, Hakk'a karşı gelmiş sayılır. Onları hırpalayan, er-geç hırpalanmaya maruz kalır.

Anne-baba hakkı ve hizmet

Fethullah Gülen: Anne-baba hakkı ve hizmet

20. asırda en çok istiskal edilen, hatta hor ve hakir görülen değerlerin başında maalesef ana ve baba gelmektedir. Bu konunun; dinî inançları, içtimaî, iktisadî ve siyasî hayatlarına egemen olan kanunları itibarıyla Batı dünyasında bulunmasına makul izahlar getirebiliriz ama aynı şeylerin İslâm dünyasında olmasını izah etmek oldukça zor ve gariptir. Bir kere Kur’ân, ana‑babayı “vâlideyn” diye tesmiye ederek, ikisini bir varlık gibi göstermiş ve onların haklarını Allah ve Resûlü’nün hakları ile aynı çizgide değerlendirmiştir.[1] Ben şahsen, unutulan veya unutturulan bu gerçeğin neslimize tekrar hatırlatılması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu konuda, eğitim ve öğretim vazifesi gören A’dan Z’ye hemen herkese çok ciddî görevler düştüğü kanaatindeyim.

Doğrusu, günümüzün hizmet erlerinin bile bu mevzuda hataları olabiliyor. Bazen bu hataları görüyor ve hicranla iki büklüm oluyorum. “Hizmet ediyor, Allah rızasını kazanmaya, ahlâk‑ı âliyeyi ihyaya çalışıyoruz.. ana‑babamızın haklarına tam anlamıyla riayet etmesek de olur…” gibi düşüncelerde olanları hatta bu düşüncelerini sesli olarak ifade edenleri affetmek içimden gelmiyor.

Bir kere, İslâm için hayatî meselelerle uğraşmak, ana‑ba­bayı ihmal etmeyi gerektirmez ki! Hele bunu bir kahramanlık emaresi olarak telâkki etmenin affedilir yanı, tarafı yoktur. Aslında çok iyi bir zamanlama ile hizmete devam edilirken, ana‑baba ziyaret edilerek, bakımları, görümleri yapılarak onların hakları da gözetilebilir. Bana göre hizmet deyip ana‑babalarını ihmal edenler ciddî bir aldanmışlık içinde, hatta yapmış oldukları yanlışlığın farkına varmadıkları veya onu yanlış telâkki etmedikleri için ayrı bir haybet yaşamaktadırlar. Ziya Gökalp’in ifadesiyle “cehalet‑i mük’ap” işte buna denir.

Bazılarının ana‑babaları, çocuklarının bu türlü hizmetlerde görev almasını istemeyebilir, bunu hazmedemeyebilir ve problem çıkarabilirler. Bu konuda ölçü, Peygamber Efendimiz’in: “Allah’a isyanın bahis mevzuu olduğu yerde, mahlukata –kim olursa olsun– itaat edilmez.”[2] hadisidir. Yani ana‑baba Allah’a ve O’nun emir ve yasaklarına muhalif bir şeyi emretmedikleri müddetçe, onların hak ve hukukuna riayet etmekle mükellefiz.

[1] Bkz.: Nisâ sûresi, 4/36; En’âm sûresi, 6/151; İsrâ sûresi, 17/23.
[2] Bkz.: Buhârî, ahbârü’l-âhâd 1; Müslim, imâret 39.

Anne-Baba Hakkı ve Hizmet

Soru: Allah yolunda hizmet etmemizi istemeyen anne ve babalarımıza karşı tavrımız nasıl olmalıdır?

Cevap: İslâm’ın yaşanması hususunda her dönemin farklı öncelikleri vardır. Mesela, Emevi, Abbasi ve Osmanlı devirlerinde herkesin kılıcı eline alması, bir at beslemesi ve cihada iştirak etme niyeti içinde yaşaması en ehemmiyetli mevzu olduğundan, o devirlerde herkes bu tür bir cihadı en mukaddes vazife bilirdi. Bir de içerisinde Mus’ab’ların, Habbab’ların yetiştiği İslâm’ın ilk intişar devri vardır ki, bu devirde beslenen bir at da, bilenen bir kılıç da yoktur. Aksine bu devirde Kur’ân-ı Kerim’in elmas gibi parlak bürhanlarıyla, şefkat kahramanları ve muhabbet fedaileri olarak sağa-sola dağılma, davranışlarda yumuşaklık, kafa ve kalbden her türlü kabalık ve sertliği çıkarıp atma vardır. Habbab, karşısındaki Mus’ab’ı böyle eritmiş, Mus’ab da Medine’de bir senede yetmiş insanı karşısında böyle dize getirmişti. Aslında o, bir köle olan üstadından aldığı şeyleri aynen Medine’de bulunan insanlara vermişti. O devirde cihat böyle yapılıyordu. Fakat Resûl-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm), Uhud günü Mus’ab’dan başka bir şey istemişti. Onun için Mus’ab, eski elbiselerine sarılı olarak elinde kılıcı ve sırtında Resûl-i Ekrem’e ait cübbesiyle kâfirlerin karşısında şehit edilirken konjonktürel olarak farklı bir vaziyet sergiliyordu. Zira o zaman o tür bir vazife ehemmiyet kazanmıştı. Ben bu meseleleri, hislerinizi coşturup, sizde heyecan uyandıracak şekilde tasvir etmeyi düşünmüyorum. Bunları anlatmaktan maksadım, her devirde ayrı bir meselenin ehemmiyet kazandığını izah etmektir.

Anne-Baba Hiçbir Şey İçin Terk Edilmez

Anne, bir milleti yetiştiren ailenin en önemli unsurudur. O, İslâm nazarında o kadar mukaddestir ki, Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem): "Cennet, annelerin ayakları altındadır" buyurur.

Anne-Baba Olma Arzusu

İnanan insanların anne-baba olma konusundaki ısrarlı istekleri doğru mudur? Çocuklarının olmaması eşlerin hata ve günahlarından dolayı mıdır? Çocuk talebinde hangi esaslara dikkat edilmelidir?

Anne-Baba Sorumluluğu

Herkes kendi sorumluluk alanının mes'ulüdür ve elinin altındakilerden sorumludur. Bakıp görme, görüp gözetme mevzuunda bütün başarılar onun hasenat hanesine, bütün olumsuzluklar da seyyiat hanesine yazılacaktır.

Anne-Babanın Günahları Çocuğu Etkiler mi?

İster anne-baba, ister çocukla alakalı olsun, her şey Levh-i Mahfuz'da tespit edilmiştir. Levh-i mahfuz, ilm-i İlahi'nin mahlukata taalluk eden plan ve alanının unvanıdır. Kur'an'da buna "İmam-ı Mübin" de denilmektedir. Zerrelerin hareketinden sistemlerin deveranına kadar her şey bu levhada tespit edilmiştir.

Anne-babanın her hali çocuğa tesir eder

Hevesler, keyifler, ihtiraslar, kıskançlıklar üzerine bina edilen hedefsiz bir yuva istikbal vadetmeyeceği gibi millet bünyesinde de potansiyel bir olumsuzluk unsuru olarak kalacaktır. Böyle bir yuva ihtimal; sürekli sokak serserisi yetiştirecektir. Zira o kurulurken yümün ve bereket getireceği hesap ve plânıyla kurulmamıştır.

Ailenin bu şekilde kurulması mevzuu benimsendikten sonra mükemmel nesiller elde etme konusundaki prensipler de bir şey ifade edecektir. Ama meselenin temelinde bir bozukluk varsa, daha sonraki mualecelerin tesiri de o nisbette azalacaktır. Temelinde yümün ve bereket olan bir ailede; yani mazbut kadın, mazbut erkek, müslim kadın, müslim erkek; mümin kadın, mümin erkek; sorumluluklarını yerine getiren kadın ve erkeğin bir araya geldiği bir yuvada her şey yerli yerindedir ve bu yuva cennet köşelerinden bir köşedir. Zannediyorum böyle bir çatı altında meydana gelen o yavruların cıvıl cıvıl bağırıp çağırmaları dahi Allah nezdinde meleğin tesbihi gibi mukaddestir ve dua mesabesindedir.

Kur'ân-ı Kerim, mesut bir toplumu, kadınıyla erkeğiyle ele alırken konuyu şöyle resmeder: "Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; taate devam eden erkekler, taate devam eden kadınlar; doğru (sözlü) erkekler, doğru (sözlü) kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; mütevazı erkekler, mütevazı kadınlar; sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; ırzlarını koruyan erkekler, (ırzlarını) koruyan kadınlar; Allah'ı çok zikreden erkekler, zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için hem bir mağfiret hem de büyük bir mükâfât hazırlamıştır." (Ahzab Sûresi, 33/35)

Bu erkek ve kadınlar, milletin en küçük hücresi olan ailede mümin ve müslim olarak bir araya gelmiş, Allah'a güvenmiş, gönülden O'na yönelmiş ve Allah maiyyetine ermiş, ibadet ü taat içinde hayatlarını geçirmektedirler.

Evet sözlerinde, davranışlarında sadık olan erkekler, sadık olan kadınların ne ağızlarından çıkan sözler davranışlarını yalanlamakta, ne de davranışları ağızlarından çıkan sözlerine ters düşmektedir. Öyle ki onların teşkil ettiği yuvanın içinde hilâf-ı vâki hiçbir şeye rastlanmaz. O evde her şey doğru, olduğu gibi görünmektedir. Dolayısıyla da bir insan, endam aynasının karşısında kendisine çekidüzen verdiği gibi, çocuk da bu evdeki sıdk (doğruluk) tabloları karşısında hep kendisine çekidüzen verecek, hilâf-ı vâki herhangi bir beyana ve ters sayılabilecek herhangi bir davranışa şahit olmayacaktır. O evde meydana gelen her şey doğrudur. Çünkü o evde sâdık ve sâdıkalar vardır.

Dünya ve ahirette mesut olanlar

Sabreden kadınlar, sabreden erkekler, ibadet ü taatin ağırlığına, başlarına gelen musibetlerin amansızlığına karşı dişlerini sıkıp dayananlar, günahlar karşısında kararlı davranıp iffetlerini koruyanlar, masiyete girmeyi cehenneme girmeye eş kabul edenler kullandıkları hâl diliyle, bütün çevrelerinin yanında, çocuklar üzerinde dahi öyle müessir olacaklardır ki, zannediyorum dilleriyle anlatacakları her şey böyle bir beyanın yanında sönük kalacaktır.

İçleri Allah'a karşı saygıyla dolup taşan, her zaman haşyetle tir tir titreyen, ciddî bir hayatın ve müthiş bir âkıbetin kendilerini beklediği düşüncesiyle mükellefiyetlerini en iyi şekilde yaşamaya çalışan, hayatlarının her lâhzasında yolun sonuna erip de, "ahirete gel" davetini bekleyen haşyet ve saygının tüllendiği böyle bir evde çocuğun göreceği şey de hep ciddiyet, vakâr, hassasiyet ve titizlik olacaktır. Böyle bir ailede çocuklar, yüzlerde yumuşak bir endişe ve onu takip eden bir tatlılık, Allah ululuğunun mehâbeti ve cennet ümidinin yüzlerde hâsıl ettiği neşeyi iç içe görecek; rahat fakat temkinli; mutlu ama ufuklu; zevk u sefa içinde fakat istikbalin insanları olarak neş'et edeceklerdir.

Bir evde iyiliğe açık, sadaka veren erkek ve sadaka veren kadın bulunmalıdır; bulunmalıdır ki, çocuklarında cömertlik ruhu gelişebilsin. Evet, önce biz cömert olmalıyız ki onlar da olsunlar. Fakir, şöyle bir hadiseye şahit olmuştum: Sürekli kadın, efendisinden, efendi de hanımından gizli sadaka veriyordu. Karşı karşıya geldikleri zaman birbirlerine ne diyor, nasıl düşünüyorlardı bilemem!? Ama bir şey varsa o da bunlardan biri mütesaddık (sadaka veren erkek), öbürü de mütesaddıka (sadaka veren kadın) idi. Bu ailede neş'et edecek çocuklar mütesaddık ve mütesaddıka olmaya namzet idiler.

Bütün bu sıfatlarının yanında bu insanlar, ırz ve namuslarını koruma, iffetlerine toz kondurmama konusunda da fevkalâde hassastırlar. Yaşarlarsa dinleri, namusları için yaşarlar. İşte dünya ve ahirette mesut olanlar da bunlardır.

Anne-Babaya Hürmet Allah Emridir

Anne-babaya hürmetsizlik bugünün en büyük problemlerindendir. İnanan insanlar bu problemin halli için misyon yüklenmelidirler. Sadece "üzülüyorum, müteessir oluyorum, gözüm yaşarıyor" deyip o mesele geçiştirilemez. O mevzuda mutlaka bir şey yapmak gerekir.Anne-babaya hürmet bir kere Allah'ın emridir. Ama maalesef bütün dünyada bu mesele yerle bir olmuştur.

  • 1
  • 2
Telif Hakkı © 2024 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.