Tecelli-i Ef'âl
Bu tabir, Cenab-ı Hakk'ın bazı fiillerinin, sâlikin gönlünde inkişaf etmesi mânâsında kullanılagelmiştir.. ve önemli bir mazhariyettir. Ne var ki, seyr-i sülûkunu Hazreti Ruh-u Seyyidi'l-Enâm'a bağlı götüremeyenler için bu mertebede bir kısım kaymaların yaşandığı da bir gerçektir. Tecelli-i ef'âle ayna bir zat, kendi irade ve isteklerine bağlı meydana geliyor gibi gördüğü bazı tasarrufları kendinden bilme vartasına düşebilir. Bu ise, kazanma ufkunda tam bir kayıptır ve eğer çabuk peygamber vesayetine girilmezse, ebedî hüsrana sürüklenmesinden korkulur.
Aslında, her hak yolcusu, ilk mevhibelerini Allah'tan bildiği gibi, bu mevhibelere fazlî bir surette terettüp eden semereleri de yine O'ndan bilmeli ve bütün muhasebe sistemini kendi hiçliğine bağlayarak, bir memerr ve bir meclâ olmanın ötesinde nefsine herhangi bir hisse çıkarmaya kalkışmamalıdır; kalkışmamalı ve bilmelidir ki, kendini böyle harika şeylerin mazharı ya da mümessili gördüğü takdirde iki durum söz konusudur: 1- Bütün bu mevhibelerin kesilmesi. 2- Bu ihsanların birer istidraca dönüşmesi. Her iki hâlde de feyiz kaynağından uzaklaşma olduğu açıktır. Bu itibarla sâlik her zaman, Sonsuz karşısında tevazu ve mahviyet yolunu seçmeli ve herşeyi O'ndan bilmelidir. Bu konuyla alâkalı Gavsî ne hoş söyler:
"Sen tecelli eylemezsin perdede ben var iken,
Şart-ı izhar-ı vücudundur adîm olmak bana..."
- tarihinde hazırlandı.