Tahkik Hakkında Değişik Yaklaşımlar
Bir diğer yaklaşımla tahkik; sâlikin, imanını marifetle, marifetini muhabbetle derinleştirerek bunları âdeta birer gez-göz-arpacık gibi kullanıp, uğradığı her izâfî makamın ufkuna göre Hak rızasına talip olması ve onu takip etmesidir. Bu yüce hakikatin, seyr-i sülûk-u ruhânînin her mertebesinde duyulup hissedilmesi farklı farklıdır; zira, her hak yolcusunun imanı, marifeti, aşk u iştiyakı onun yakîniyle mebsûten mütenâsib (doğru orantılı)'dir.. ve imanda, marifette, muhabbet ve zevk-i ruhânîdeki farklılık, tahkikteki farklılığın bir neticesidir. Evet, nazarî bilgilere dayanan iman -aksine ihtimal vermeyecek şekilde de olsa- "leyse'l-haberü ke'l-ayân" (Müsned 1/215) fehvâsınca, gaybî fakat emâre ve işaretleriyle müşahede ve mükaşefeye istinat eden yakîn gibi değildir; tıpkı böyle bir yakînin de, insan mâhiyet ve tabiatının bir buudu haline gelmiş kâmil bir iz'âna denk olmadığı gibi...
Bunlardan birincisi, her şeye rağmen, tahkik sahasında ilâhî teveccühe vesile olabileceği ümit edilen ve "değersiz bir sermaye" (Yûsuf, 88) ölçüsünde kıymet-i zâtiyesi olmayan bir şart-ı âdi; ikincisi, mevcudiyetinin nisbî-kisbî olmasının yanında Hazreti "Cevvâd"ın cömertliği ile tomurcuklaşabilmiş bir meyve namzedi; üçüncüsü de, O'nun nur-u vücudunun şuaâtı altında fenâ bulmuş, sonra da farklı bir renkte ikinci bir varlığa ermiş hem var hem yok hâlis bir meyve; belki de ondan da öte tam bir hulâsa.. Hazreti İbrahim, "Ölüleri nasıl dirilttiğini göster bana" (Bakara, 260) talebiyle tahkikin mebdeine, "Kalbim itminana erip doygunluğa ulaşsın.." (Bakara, 260) mesned-i talebiyle de onun müntehâsına işaret etmiştir. Elbette ki, böyle yüce bir peygamber ufku itibarıyla, bu ölçüdeki bir tahkikin, ne "ilme'l-yakîni"ni, ne "ayne'l-yakîni"ni, ne de "hakka'l-yakîni"ni kavramamız mümkün değildir; bizim bu şekildeki yaklaşımımız, kendi zevk ve ruh halimizi ifade edebilmemiz için bir "vâhid-i kıyâsî" ve bir "mirsad-ı mülâhaza" olarak değerlendirilmelidir ki, Allah Rasûlü de (s.a.s), Hazreti İbrahim'in itminana ermek arzusuyla ortaya attığı böyle bir talebine karşı: "(Bu şekilde izâfî) bir şekk İbrahim'den daha çok bizi alâkadar eder" (Buharî, Tefsiru Sûre (2) 46) diyerek bu ince farka işaret buyurmuşlardır.
- tarihinde hazırlandı.