Kollektif Şuura Sahip İnsan
Vahiy yörüngeli kolektif şuurun da birer aydınlık rüknü sayılan bu insanlarda, nâm u nişan yerine mahviyet, tevâzu ve hacâlet, hodgamlık yerine diğergamlık, şahsî çıkar mülâhazası yerine toplumun menfaatlerini düşünme esprisi hâkimdir.
Bunlar, toplumun bugünüyle ve yarınıyla o kadar alâkadardırlar ki yerinde, düşüncelerini kahramanca haykırmalarına karşılık, zaman zaman "kuluçka", "folluk" deyip yumurta ve civcivlere zarar vermemek için tir tir titrer, akla-hayale gelmedik tezyiflere, tahkirlere katlanır ve bir "lâ havle.." çekerek, köpük köpük mağmalar gibi his ve heyecanlarını sînelerine hapseder, sonra da hiçbir şey olmamışçasına yürür giderler. Gerektiğinde güle güle ölüme doğru yürümekten ve hayretengiz bir yiğitlikle başkaları için kendilerini feda etmekten ve yine bir itfaiyeci gibi yerinde seve seve kendini ateşlere atabilen bu hissî ruhlar, yaptıkları her şeyi bir vazife şuuru ve ibadet neşvesiyle yapar.. yapıp ettikleri şeyler karşısında kimseden şükran beklemez.. yardım edilecek kimselerin yardımına vaktinde koşmamayı affedilmez bir nakîse ve vefâsızlık sayar ve tereddüt göstermeden kendilerini sorgularlar.
Bunlar, her zaman ümitle yaşar.. ümitlerine göre idealize ettikleri plân ve projelerini destekleyecek, gerçekleştirecek maddî-mânevî dinamikleri değerlendirmede kusur etmez.. bütün bunlardan sonra da, ihlasa mazhariyet ve Allah hoşnutluğu dışında hiçbir beklentiye girmez.. hizmetine ve talepsiz sancılarına terettüp eden mükâfat, mevhibe ve vâridâtı da, her zaman ya bir "istidrâc" endişesi veya "tahdîs-i nimet" mülâhazasıyla hatırlar; korkularını yutkunarak, sevinçlerini de Hakk’a itimadın neşîdeleri haline getirip mırıldanarak ifade eder ve hep birer temkin insanı olarak yaşarlar.
Bunlar, aynı zamanda boş birer teslimiyet insanı da değillerdir. Allah’a tevekkül, teslimiyet ve tefvîzleriyle beraber, çevrelerinde olup-biten hadiseler karşısında son derece duyarlı; duyarlı oldukları kadar da infiallerinde keskin ve kararlıdırlar. Ne dünyevî işlerinde ne de âhirete ait meselelerde, kat’iyen hislerine takılıp kalmaz.. hamle ve hareketlerini ilâhî emirlerle tartar.. akıl ve mantıklarında beşerî idrak seviyesini gözetir, varlık adına tespitlerini ona göre yapar ve yorumlarlar.. varlığımızın tabiat içindeki yer ve konumunu belirleyerek eşya ve hadiselerle zıtlaşmayı netice veren davranışlardan sakınır ve hep tekvîni emirlerle uyum içinde kalmaya çalışırlar.
- tarihinde hazırlandı.