‘Cemaat bitti’ safsatası...
Bugün için aslında başka bir konuyu yazma düşüncesindeydim. Dün akşam bir yandan bilgisayarın tuşuna basıp açılmasını beklerken, diğer yandan kanalları zaplıyordum. Tam o sırada CNN Türk’te denk geldiğim ‘Ne Oluyor?’ isimli programda bir araştırma şirketi sahibi; “2014’ün kaybedeni cemaat oldu. Tüm itibarını kaybetti. Hatta tamamen bitti diyebiliriz...” şeklindeki sözlerini işitince, gayri ihtiyari “çüüşşş...” diye mırıldandım.
Ömrümde daha önce bir kez bile kullanmadığım bu ifade kısık sesle de olsa ağzımdan çıkınca, hemen yanımda meyve dilimleyen eşim Şeyma Hanım’ın yüzünde bu üsluptan hiç de hoşlanmadığı anlaşılan bir ekşime oldu.
İnsan kılıbık olunca durum biraz farklı oluyor tabii ki...
Üslup hatamı telafi ettirmek istercesine bir mazeret sadedinde “hangi gezegende yaşıyor bunlar?” demişsem de, “bir daha olmasın...” şeklindeki bakıştan kurtulmak da mümkün olmadı...
Son aylarda davet üzerine 24 il’e gittim, konferanslar verdim.
Planlanmış 4 il gezisi de önümüzdeki günlerde bizi bekliyor...
Yüksek katılım ve talep nedeniyle salonlar kifayet etmeyince, bir günde 3 ayrı grup halinde konuşma yapmak zorunda kaldığımız iller oldu.
Farklı zamanlarda benzer amaçla davet edilen diğer konuşmacılar için de katılım konusunda benzer şeyleri ifade ettiler.
Gördüğüm manzara şu:
Her ilde Hizmet erleri ve Hizmet’e gönül verenler dimdik ayakta...
Moraller yerinde...
Her şeyi eviren çeviren Allah’a tam bir teslimiyet halindeler.
Yaşadıklarımızın bir hikmeti olduğuna, işin sonunun hayra çıkacağına inanıyorlar.
Her biri hem kendilerinin, hem de Hizmet’e birlikte omuz verdiklerinin utanılacak bir iş yapmadığına emin.
Başları dik, alınları açık...
En yüksek ağızdan tehditleri zerre kadar iplemiyorlar.
Korkan, tırsan, halimiz ne olacak diyen bir Allah’ın kulu görmedim...
Herkes işinde, gücünde, hizmetinde...
Hizmet’e yakın olduğu için defterleri incelemeye alınmayan işadamı, esnaf, kurum nerede ise hiç kalmamış...
Kamu adına görev yapması gereken devlet memurlarından pek çoğu, mafya liderinin talimatı üzerine gazinolardan haraç kesen ayarsızlar gibi, esnafın ve işadamlarının üzerine çökmüşler.
İçlerinden vicdan sahibi olanlar da, “biz emir kuluyuz, defterlerinizde hiçbir sorun yok ama, uyduruk bir bahane ile ceza yazmazsak parti teşkilatı kanalıyla üzerimizde inanılmaz baskı kuruyorlar” şeklinde sıkıntı ve mahcubiyetlerini dile getiriyorlarmış.
Yemin ederek söylüyorum;
Gittiğim yerlerde her seviyeden işadamı ve esnafla karşılaştım... Sohbet etme imkanı bulduklarım arasında durumundan şikayetçi olan bir Allah’ın kulu görmedim.
Pazartesi günü İzmit’teki konferansın soru cevap kısmında ilde çok tanınmış saygın bir işadamı söz isteyip; “Hocam biz bu Hizmet’e Allah Rızası için gönül verdik. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendisi bile vazgeçse, biz bu yoldan dönmeyiz...” dediğinde salonda alkış koptu.
İşadamının bu sözleri bana; 4 sene önce 17 Mayıs 2011’de Yeni Şafak’ta kaleme aldığım “Fethullah Gülen vazgeçse bile...” başlıklı yazımı hatırlattı.
Ülkeyi babalarının mülkü gibi gören ve kamu kaynaklarını har vurup harman savuranlar, Hizmet’i de Fethullah Gülen Hocaefendi’nin mülkü gibi görme gafletindeler... Kendi küçük dünyalarında öyle alışmışlar, öyle yaşamışlar...
Hizmet dediğiniz; Allah rızası için yapılan evrensel boyutlarda bir iyilik hareketidir. Allah rızası için bu yola baş koyanlar olduğu sürece, kıyamete kadar da devam edecektir ve asla şahıslarla kaim değildir.
Gittiğim her yerde sorum üzerine bana aktarılan bilgi, algı operasyonları nedeniyle zihin karışıklığı yaşayan yüzde 1-2’lik kesimin de, zaten süreç öncesinde de samimi olarak bizzat işin içinde olmayan, rüzgara kapıldığı için ortada dolaşanlar olduğu ifade edildi.
Hatta süreçten kaynaklanan nedenlerle Hizmet’e mesafe koyan, siyasi baskı ve siyaset kurumundan beklenti nedeniyle çocuğunu Hizmet kurumlarından alanlardan bazılarının bu davranışının, kimi zaman çok büyük hayırlara vesile olduğunu aktardılar.
Buna bir örnek olarak da, rant paylaşımı nedeniyle aniden zenginleşen ailelerin çocuklarındaki ahlaki yozlaşmanın diğer öğrencileri de olumsuz etkilediğini, kendi elleriyle çocuklarını alınca da genel uyum ve rehberlik açısından ciddi bir faydası olduğunu gösterdiler.
Şu sürecin bir başka önemli faydası da; Hizmet’e evrensel ölçekte bir PR imkânı sağlaması ve uluslararası bir NGO olarak meşruiyetini tescil ve yeniden teyit fırsatı sunmasıdır.
Hizmet Hareketi’nin demokrasiye, evrensel hukuka, uluslararası ilişkilere, İslam’a, rüşvet ve yolsuzluklara, insan haklarına bakışı gibi başlıklarda AKP’den ayrıştığı konusunda, bizzat AKP’nin önde gelen isimleri, kendileri çok da farkında olmadan hizmet’in uluslararası PR’ına katkı sunmuşlardır.
Denilebilir ki, tam da bu başlıklarda son 1 yılda Hizmet’e en büyük hizmeti Erdoğan ve dar oligark ekibi yapmıştır bile denilebilir. Ama asıl amaçları başka olduğundan, maksatlarının aksi istikamette hayırlı sonuçlara vesile olmuştur.
Yurt dışında hizmet eden gönül erleri, 1 yıl öncesine kadar en azından algılarda AKP’ye yakınmış görünmenin sıkıntılarını bulundukları ülkelerde fazlasıyla yaşadıklarını söylerken, HİZMET ile Hükümetin aslında temel konularda birbirinden çok farklı yapılar olduğu gerçeğinin şu süreçte ortaya çıkmasıyla, bulundukları ülkelerde itibarlarının inanılmaz derecede arttığını ifade ediyorlar.
Düne kadar Hizmet ile hükümetin beraber iş tuttuğunu iddia edenler, bugün ülkenin itibarı dünyada dibe vururken, ülkemiz her birimizi utandıran konularla dünyada gündemine gelirken, demokrasinin çivisi çıkarılırken, kimse olan bitenin arkasında Hizmet var diyemiyor.
Hizmet Hareketi şu süreçte AKP ile yüzde 1 yakın görünseydi, bu olumsuz imajı dünyada 100 sene silemezdik.
Üstelik, 1 yıldır Hizmet her yönüyle didik didik edilmesine ve onca kumpasa rağmen, gerçek hayattan tek bir suç isnat edemediler. Bunu başaramayınca da, hayal ürünü senaryolardan medet umdular. Bunu yapanlar da, dünya önünde ayıplandılar, utanılacak hallerine güldürdüler.
TÜSİAD Başkanı bile Hizmet’e yönelik iddiaların gerçek bir temele dayanmadığını ifade etti.
Sözün kısası şu;
Kusursuz bir ilahi senaryo ile karşı karşıyayız.
Hizmet Hareketi dünyada en itibarlı günlerini yaşıyor ve geleceğin yapı taşları döşeniyor.
Hizmet’imize bugünleri yaşatan Allah’a hamdolsun...
Öyle güzel günlerden geçiyoruz ki, ileride bugünleri iyi ki yaşamışız diyeceğiz.
Siz hizmetinize bakın, Allah’ın işini de Allah’a bırakın.
Rahat olun... Filmin sonunu bekleyin...
- tarihinde hazırlandı.