Yargısız İnfaz Kapıda
Kıvrıkoğlu'nun beyanları karşısında dilini yutan siyasetçiler, Hikmet Sami Türk'ün arkasından, adetâ onun gölgesine sığınarak, tek tek meydana çıktılar ve Adalet Bakanı'nı haklı gördüklerini söylemek suretiyle, Genelkurmay Başkanı'na dolaylı bir cevap vermiş oldular.
Buna da şükür...
Genç'in Açıklaması
Şimdi herkes irticacı memur ayırımının nasıl yapılacağını merak ediyor. Meselâ Emniyet Genel Müdürü Turan Genç, geçenlerde polisle ilgili irtica iddialarının araştırıldığını, sadece 1 kişinin kusurlu bulunarak görevden uzaklaştırıldığını, onun da geri geldiğini belirtti.
Soru: Nuh Mete Yüksel'in iddianamesinde Fethullahçı yapılanmadan söz ediliyor ve bu yapılanmanın TSK'ne karşı kullanılacağı ileri sürülüyor.
Turan Genç: Öyle bir şey yok. O konular sekiz yıl önce incelendi, yargıya intikal etti. Fethullahçılık iddiasıyla emniyetten atılan olmadı. Bir kişi atıldı, geri geldi.
Aydınlık'taki Rapor
Emniyet Teşkilatı'nda Fethullahçıların yuvalandığı iddiaları yeni değil. Bunlar aynı yemeği pişirip pişirip önümüze koyuyorlar. Hiç bıkmadan.
İşte belgeler
Aydınlık 1 Şubat 1998: "Nur tarikatı tasfiye edilecek. Fethullahçılar 8 ayda bitirilecek."
Aydınlık 6 Eylül 1998: "Genelkurmay'ın yeni dönem hedefi, Fethullah'ı bitirmek. Genelkurmay kaynakları: "İrtica yeni dönemde, PKK'dan daha perişan duruma düşecek. Fırtına gibi operasyonlar, arka arkaya gelecek."
Harekât planında Fethullah Gülen'i tutuklamayı gerektiren suçlardan yargılanması da var. Harekât başladı. Sonuçları kısa sürede kamuoyuna yansıyacak."
Aydınlık 10 Ocak 1999: "Devlete sunulan rapor: Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Dairesi'nin % 95'i Fethullah cemaatine mensup. Örgütlenme, amirler ve polis memurları olarak iki koldan yürüyor. 28 Şubat'tan sonra "parola" sistemi değiştirildi."
İşin ilginç tarafı, bu rapordan bir adet de, İşçi Partisi yetkililerine ulaştırılmış, İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Yalçın, "Fethullah Hoca Cemaati ve Emniyet Teşkilatı" başlıklı 10 sayfalık bu belgeyi, İçişleri Bakanlığı'na sunmuştu.
Cevdet Saral
Aydınlık'ta yayınlanan rapor, ihbar kabul edildi. Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, irtica işini takib ediyordu. Sonradan Cevdet Saral'ın Cumhurbaşkanı Demirel ile Başbakan Ecevit'in telefonlarını da dinlediği ortaya çıktı.
Müfettişlerin tesbitine göre, irticacı polis listesini hazırlayan Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve arkadaşlarıydı; bu kişiler, "kin ve garaza binaen görevlerini kötüye kullanmışlardı."
Müfettişler, Cevdet Saral hakkında, kıdem durdurma cezası, Osman Ak, Ersan Dalman ve Zafer Aktaş hakkında da, meslekten ihraç cezası verilmesini tavsiye ettiler. (2 Eylül 2000 Star/ Saygı Öztürk)
Memuriyette, birini "Fethullahçı, irticacı" diye karalamak çok kolay. Objektif bir tarifi olmayınca, Cevdet Saral olayında görüldüğü gibi, hoşunuza gitmeyen kadroları kolayca tasfiye etmek üzere, herkese kara çalabilirsiniz Saral'ın cumhurbaşkanı ile başbakanın telefonlarını dinlettiği skandalı patlak vermeseydi, kimbilir nice suçsuz insan bugün Fethullahçı, irticacı diye Emniyet'ten tasfiye edilecekti.
Neye göre irtica tarifi yapılacak diye soranlara bazı örnekler sunalım.
Kıvrıkoğlu bu işlerin askeriyede mükemmel bir şekilde yürüdüğünü ve örnek alınması gerektiğini söylemiyor mu?
YAŞ kararları ile ordudan atılanların şikayetlerini zaman zaman sütunlarımıza almıştık. O arada bazı belgelere de ulaşmıştık.
Personel Takip Emri
27 Şubat 1997 tarihli personel takibine ilişkin belge:
1. Özellikle son günlerde artan irtica faaliyetleri ve bunun bir uzantısı olarak ordu içine sızma ve ordu içinde bazı personelin de bu tür faaliyetlere karışma oranındaki artış önemli boyutlardadır.
2. Bu konuda tespit ve takip/kontrol edilen subay ve astsubay personele ilaveten, özellikle uzman onbaşı/çavuşlar arasında irticai faaliyetlere karışmış ve halen o düzeyde olan bir çok kişinin olduğu bildirilmiştir.
3. Her birlik, bu düşünce yapısı ve hatta tarikat üyesi olabilecek uzman personel olabileceğinden hareketle, Birlik Komutanları tarafından:
a) Emirlerindeki tüm uzman onbaşı/çavuşları çok dikkatle kontrol edecekler, mesai içi ve mesai dışı davranışları, dini eğilimleri takip edilecek.
b) Evli olanların eşleri ve kıyafetleri yakın takibe alınacak.
c) İzinli oldukları sürece gittiği yerler takip ve kontrol edilecek.
d) Tahsilleri, mezun oldukları okullar öğrenilecek.
e) Diğer personel ile birlikte gayri muayyen zamanlarda dolap, yatak ve şahsi eşyaları kontrol edilecek ve bu aramalar sık sık tekrarlanacak."
Cadı Kazanı
Siviller de askerleri örnek alsa, her memurun bitirdiği okul, gittiği dersane, eşinin başörtüsü, kıldığı namaz, okuduğu gazete aleyhte delil olarak kabul edilse, Türkiye ne hale gelir bir düşünün.
9 Ağustos 1997'de Akşam'da yayınladığım bir mektubu da gene sütunlarıma almak isterim:
"İki hafta önce, Askeri Şûra kararı ile atılacak subaylar üzerinde çalışan bir arkadaşım bana gelerek, Binbaşı Sefer Demirci hakkında elimizde bir ihbar bulunup bulunmadığını sordu. Bana anlattıkları ilgi çekiciydi: Mızıka astsubay Hazırlama Okul Komutanı ile Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama'nın, bu personelin re'sen emekli edilmesini istediğini, ancak ellerinde bu kişinin eşinin kapalı olmasından başka hiçbir bilgi bulunmadığını anlattı. Hatta bu subayın çevresinde, küfürbaz üçkağıtçı olarak tanındığını, namaz kılmadığını, son seneye kadar sicilinde hiçbir olumsuzluk bulunmadığını, geçen yıl güvenildiği için din dersi öğretmeni olarak tayin gördüğünü söyleyerek, 'Nasıl atacağımızı şaşırdık, komutanlar istiyor, sıkıntı bize düşüyor' dedi. Elimizde, bu kişi hakkında bir belge olmadığını söyleyince, 'Ne yapalım, biz de gene Fethullahçı, evinde toplantı yapıyor, komutanların değil, sevdiği din büyüklerinin dediğini yerine getiriyor gibi her zamanki şeyleri yazarız' cevabını verdi."
O tarihte bu mektubu yayınlamış ve hükûmetten konunun araştırılmasını istemiştim. Çıt çıkmadı.
Memurlar hakkında yargısız infaz düzenlemelerinin yapılması, cadı avını başlatmak isteyenlerin iştahını kabartacaktır. Hükûmet, "Biz yaygın bir biçimde uygulayamayız" diye düşünse bile, iş çığrından çıkabilir. Dikkat. Testi kırılmadan tedbir alınmalı.
- tarihinde hazırlandı.