Gülen'le Birlikte 'Kamp'ta...

Program değiştirildi ve Arizona'yı da görmemiz gerçekleşti. Western filmlerinden bildiğimiz manzaralar içindeyiz... Ama bizi daha çok okullarımız ve kültür merkezlerimiz ilgilendiriyor.

Okullar mükemmel... Anaokulu, ilkokul ve lise... Anaokulundaki ve ilkokulundaki ABD'li çocukların Türkçe türküler söylemesi ve şiirler okuması ise dayanılır gibi değil... Gözlerimiz nemleniyor.

Lisedeki robot sınıfı beni çok etkiliyor. İşte bilgi çağı dedikleri...

New Jersey, New York

Okulu ve kültür merkezini ziyaret ediyoruz. Duygulu anlar, sevinçler, kıvançlar... Sonra EBRU TV. Evet bizim artık ABD'de yayın yapan bir kanalımız var. 2009 EMMY ödülünü üç dalda almış:

  • ABD'deki Dünya adlı yayınla, buradaki halklar anlatılıyor.
  • Madde ve Ötesi, din -bilim ilişkisini irdeliyor.
  • Grafik dalında, Açık Forum adlı yapımla...

EBRU üç yaşında. ABD'de de bundan daha etkili bir lobi çalışması olamaz.

New York'taki kültür merkezi ise bir alem. 400 ABD'li Türkçe öğreniyor. Kültür merkezinin bir duvarında dünyadaki Türk dilleriyle ilgili bir tablo görüyorum. Oğuz lehçeleri, Kıpçak lehçeleri, Karluk lehçeleri...

Merkezin başında ODTÜ mezunu maden mühendisi Birol Fırat var ve duruma hâkim.

Türkçe kurslar, Türkçe Olimpiyatı, dostluk yemekleri, Gençlik Kolu çalışmaları, Bayanlar Derneği, kitap imza günleri, kültür merkezinin çalışmalarından örnekler. Ve bölgede böyle 22 kültür merkezi daha var...

İki katlı müstakil evler

'Kamp' denilen, Hocaefendi'nin öğrencileri ve konuklarıyla birlikte kaldığı yer. 'Kamp' çünkü burası bir dinlenme yeri olarak yapılmış. Orman içinde, etrafı çevrili iki katlı müstakil evlerden oluşan bir yer. Evlerden biri Hocaefendi'nin konutu, mescit, dershane, mutfak ve yemekhane olarak kullanılıyor. Girişte Hizmet'in görevlileri girene çıkana bakıyor. Hayır ne CIA'nın ne FBI'nın koruması ve himayesi var. Ama denetledikleri muhakkak...

Geç vakit odalarımıza yerleşip ekibimizle durum muhakemesi yapıyoruz.

Ekip başımız Prof. Dr. Şerifali Tekalan elbette. Eski Başbakanlık müsteşarlarından Birkan Erdal ve gazeteci, fikir adamı Hüseyin Kocabıyık yoldaşlarımız. Yol boyunca herkes uzmanlık alanı açısından aydınlatıcı konuşmalar yapıyor...

Sabah namazında Mescid'e gideceğiz, Hocaefendi'yle buluşacağız.

Kaldığımız iki gün namaz ve yemek vakitlerinde Hocaefendiyle birlikte oluyoruz.

Sabah namazından sonra kitap okunuyor. İkindi namazından sonra sohbet ediliyor. Ayrıca bir hususi yemekte baş başa konuşuyoruz...

Hocaefendi'nin sağlığı o kadar iyi değil... Ama söylendiği kadar da kötü değil... Düşünce derinliği ve akıcı konuşması ise yerli yerinde...

Kendisini ilk defa 1978'de İzmir'de görmüştüm ve sohbet etmiştik. O zamanlar Türk -İş eğitimcilerindendim. Sendikacılara ve yetenekli işçilere 'Hitabet, Beşeri Münasebetler, Propaganda' konularında dersler verirdim. İzmir'e de bu amaçla gitmiştim. Hocaefendi'yi duyardık. Gidip dinlemek istemiştik. Bornova Camii'ne cumaya gittik ama içeride yer yoktu. Cemaatinde çok fazla üniversite öğretim üyesi yardımcısı vardı (Prof. Dr. Şerifali Tekalan da onlardan birisiymiş). Onlar bizi alıp medreseye götürmüşlerdi. Alçakgönüllülükte kendisiyle yarışan ve efendiliğin mücessem hali olan âlim kişi ile karşılaşmış ve sevmiştim. Sonra Hocaefendi'nin öğrencileri çoğaldı. Türkiye'de kurumlar oluşturdular ve 1990'dan sonra Türk dünyasına ve Avrasya'ya açıldılar. Birkaç sefer Hocaefendi'yle görüşmüştük. Şimdi ise aradan çok zaman geçmişti. Dünya çapında 115 ülkede 1000'i geçen lise ve 10'u geçen üniversitenin kurulmasını teşvik eden bir insanla karşı karşıyaydık. İlk tespitim Hocaefendi kendisiyle olan yarışı kazanmış ve alçakgönüllülükte kendini aşmıştı.

Sorulara kendisinin değil, bizim cevap vermemizi istiyordu. Yemekte en alt yere oturuyordu. Övülmesinden rahatsız oluyordu. Konuşmalarında büyüklenmekten şiddetle kaçınıyordu. Ama konu inanç ve milli kültür konularına gelince tevazu bir kenarda kalıyordu. İnancının yüceliği ve milletin büyüklüğü konusunda alçakgönüllü olmak hakkımız var mı?

"Bu Millet 1000 yıl İslam'ın bayraktarlığını yaptı. Allah bu Milleti yine mükafatlandıracaktır."

Yeise düşmeyin, yeis kemale manidir. Sözün burasında Hocaefendi Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin şiirini okuyor:

"Naçar kalacak yerde
Negâh açar ol perde
Dermân eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler"

Hocaefendi yanlış anlaşılıp yanlış, anlatılmasından şikâyetçi... Gerçi gülümseyerek anlatıyor o malum ve mahut kasetleri... Ama o kasetler yüzünden buralarda kalmış olmaktan ötürü de üzgün.

Örnek veriyor. Bir konuşmasında:

"Yani ben laikliğin aleyhindeyim mi demek isteniyor?" Sözünden "mi demek isteniyor" çıkarılıyor ve ortaya "Yani ben laikliğin aleyhindeyim" cümlesi çıkıyor.

Kaset işinin adı 'Haziran Fırtınası'

"Bir toplumda meseleler mugalataya sokulursa, o toplum doğruları bulamaz" diyor Hocaefendi.

Bu arada "İrticali konuşmanın gereği" şeklinde bir ifade kullanıyor. Takılıyorum: "Şimdi birileri sizin konuşmanızdaki irticali kelimesinin 'li'sini çıkarıp irtacayı savunduğunuzu iddia edebilir." Gülümsüyor...

Sorular soruluyor. Ben de bir soruyorum: "Bediüzzaman'ın 'devir tarikat devri değil, iman kurtarma devridir' sözü o devir için mi geçerlidir, bugünü de kapsar mı?"

"Bence o devir için geçerli bir sözdür. Dönemin şartları onu gerektiriyordu" diye karşılık veriyor.

Soruyorum:

"Bütün bu çalışmaların sonucu ne olacak. Ne amaçlanıyor?"

Cevap veriyor:

"Küllü nefsin zaikatül mevt... Bütün nefisler ölümü tadacak... Biz görevimizi yapıyoruz, sonucu Allah yaratır..."

Diyorum ki Mansur, Türklük arasında İslam'ı yaydı. Satuk Buğra o Müslüman Türkleri teşkilatlandırarak Karahanlı Devleti'ni kurdu. Hoca Ahmet Yesevi on binlerce öğretmen yetiştirdi, onların gücüyle Osmanlı Devleti kuruldu. Sizin bu çalışmalarınız sonucunda sizin bir siyasi hedefinizin olmadığı belli ama birileri bundan Türklüğün yeniden cihana öncülük görevini çıkarabilir.

Yorum yapmıyor Hocaefendi. Dikkatle dinliyor.

"Edille -i Şeriyye'nin tali kaynakları arasında örf ve adet de vardır" diyor.

Ve ekliyor "Milletler muvazenesinde Türk Milleti muvazene unsuru" olabilir.

Prof. Osman Turan'ın 'Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi Tarihi' adlı eserini hatırlıyorum. Türklüğün 'milli, İslami ve insani' esaslarını anlatıyordu...

'Gülen Hareketi' sözünden hoşlanmıyor Hocaefendi. 'Hizmet' denilsin diyor.

Evet, Hizmet'te Türklüğün 'milli, manevi ve insani' esaslarını görüyorum...

Tabii Türk Milliyetçiliği budur deyip duruyorum: "Milli, Manevi ve İnsani değerleri dengelemiş ve dünya dengelerine katkıda bulanan bir fikriyat..."

Hocaefendiyle vedalaşıyoruz. Kaldığı evin giriş kapısına kadar uğurluyor.

Yoldaşlarımızla birlikte New York'a dönüyoruz ve sonra güzel yurdumuza... Güzellikler ülkesi Türkiye'ye içim sevinçle dolarak...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.