Özal'ın Bıraktığı Yerin Gerisine Düştük

8. Cumhurbaşkanı Özal'ı vefatının 15. yılında rahmetle anıyor ve arıyoruz. Hayatta iken onu anlamakta zorluk çeken siyasetçilerin şimdi ne kadar hayıflandığını biliyorum.

Milletimizin mana köklerine bağlı ve herkesle barışık bir devlet adamı. Bir de ufuk adamı. Talihsizliği; politika cambazlarının ortasında kalması, siyaset esnafının, kendilerini aşan bu insana tahammül edemeyip onunla hayatının sonuna kadar uğraşması... Süleyman Demirel ve Erdal İnönü, daha başında onun cumhurbaşkanlığının meşru olmayacağını ilan ettiler. Meclis'te seçim yapılırken Genel Kurul'a girmediler. Demirel, onun Çankaya'daki davetlerine katılmadı. 1991 seçimlerinde Demirel ve İnönü meydanlarda Özal'ı Çankaya'dan indireceklerini ilan ettiler. Demokrasi için bir defa dik durmamışlar, onun karşısına dikildiler.

9. Cumhurbaşkanı Demirel, partili yıllarında oy için köylülüğünü öne çıkarttı, ama Beethoven'ın 9. Senfoni'sini dinleyenlerle heyecanlandı ve sahneye fırlayıp "İşte çağdaş Türkiye!" dedi. Özal bizimdi, bizdendi. Çağdaşlık ölçüsü senfoniler değildi. Onları dinleyenlerle şarkılarımızı dinleyenler arasında ayırım da yapmadı. Fikirlerinden, inançlarından dolayı insanları ayırmadı. İnsanı sevdi, ama Allah için sevdi. Yüreği işte ondan genişti. Tarihin ve kültürün içinden günümüze uzanan bir el gibiydi. Vasiyet etti: "Öldükten sonra beni İstanbul'a defnedin. Kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmet'in manevî ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum."

2 Mayıs 1992'de Amerika'da Dallas'ta ameliyat olmuştu. Üç gün sonra o sıralar ABD'de 25 eyaleti kapsayan bir seyahatte bulunan muhterem Fethullah Gülen ziyaretine gitti. Ona şunları söyledi: "Hocam, işin doğrusu bu sene ameliyat olmasaydım reis-i cumhur olarak hacca gitmek istiyordum. 'Reis-i cumhur hacca gitmez' anlayışını yıkmak istiyordum. Başbakan olarak gittim. Bu bir fasıldı. Allah bana uzun ömür verirse, bir de cumhurbaşkanı olarak gitmek istiyorum."

Laikliği dine, inançlara saygı olarak anlamıştı. Bugün Barroso'nun gelip bazılarına "demokratik laiklik" kavramını hatırlatması gibi o da demokrasinin ruhunu anlatmaya çalıştı.

Dedim ya ufuk insanıydı. Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyordu. Daha ortada Kopenhag kriterleri yokken, 9 Kasım 1989'da Yemin Töreninde yaptığı konuşmada Meclis'te şunları söyledi: "21. yüzyıla doğru giderken üç büyük, üç temel hürriyeti geliştirmenin, sımsıkı korumanın, uygar dünyanın önde gelen devletlerinden biri olmamızın vazgeçilmez şartı olduğunu görmeliyiz. Bunlar; düşünce hürriyeti, evrensel anlamda din ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyetidir."

Bugün geldiğimiz noktaya bir daha bakalım. Özal'ın bıraktığı yerin ne kadar uzağına düşmüşüz. İfade hürriyeti çerçevesinde değerlendirilebilecek sözlerden dolayı, halkın yüzde 47'sinin oyunu almış bir parti kapatılmaya çalışılıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı (Başbakanı) Barroso bize din ve vicdan özgürlüğü dersi veriyor. "Türkiye'nin Müslümanlığını saklamasına gerek yok" diyor. "Sizden bunu isteyen yok" diyor. "Tam Avrupalı olmak için Müslümanlığınızı terk etmeniz gerekmiyor" diyor. "Laikliği zorla dayatırsanız demokrasiden çıkarsınız" diyor. Özal'ı anlasaydık, dinleseydik kimse gelip bize bu dersleri vermezdi... En önemli vasiyeti de şuydu: "İnsanımızın kendisine güveni sarsılmamalıdır." Andıç safsataları ile kendi halkını ve aydınlarını düşman ilan edenlerin kulakları çınlasın.

Bu dünyadan bir Özal geçti. Giderken de şöyle dedi: "Ben, öbür dünyaya inanırım ve bu dünyanın bir geçiş yeri olduğunu düşünürüm. Öbür dünyada, burada yaptıklarının hesabı sorulur. İlim sahibine, 'ilmini doğru yolda kullandın mı?' denir. Para sahibine 'paranı doğru yolda kullandın mı?' diye sual edilir. Bize de, 'sana hizmet imkânı verdik, bu imkânı iyi değerlendirdin mi?' diye sorulur."

Mekânı cennet olsun...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.