Fethullah Gülen Hocaefendi
Türkiye'yi yönetenler dış ve iç borçları artırdı, enflasyonu azdırdı, işsizliği artırdı; anarşi, terör ülke bütünlüğünü sarsar duruma geldi. Halkımız bu dertlere çare bulacak insanları bekliyor. Hocaefendi'nin sohbet ettiği öğrenciler, devleti ele geçirmek için değil, devlete hizmet etmek içindir. Zira şuurlu Müslüman yıkmaz tamir eder. Gerçi Hocaefendi'nin dikili bir ağacı yoktur; amma ona izafe edilen kolejlere, yurtlara karşı çıkanlar, ilme ve ahlaka karşı çıkmaktadır zaten süper güçler de Türkiye'nin pazar olmaktan çıkıp, pazar aramasını istemez. Said Nursi, Necip Fazıl, Osman Yüksel ve daha nicelerinin çile çizgisine Gülen Hoca da çekildi. 1990'dan bu yana NATO manevralarında mavi kuvvetler, yeşil kuvvetlere taarruz etmektedir. Yeşil, İslam'ın rengidir. Düşmanı olmayan ordu manasızdır, NATO'nun düşmanı bir buçuk milyarlık İslam alemidir. Elli beş İslam ülkesi ölmemeli de, kalkınmalı da, bunun için indirilen din değil, uydurulan din gündemde olmalı. Bu sebeple ilme, sanata ve ahlaka önem veren dindarların payına çile düşer. İki binden fazla Kur'an kursu kapatıldı, bir tek meyhane kapatılmadı. Her gün çıplak resim yayınlayan gazetelerin dindara karşı tutumları gözden kaçmamalı.
Yeşil kuvvetlere taarruz eden NATO, yeşil sermaye tabirini de ortaya atmıştır. Türkiye'nin felaketlere sürüklenmesi, Rusya ve Yunanistan gibi komşuları sevindirecektir. 1711'den bu yana Rusya yeşil kuşağı hedef seçmiştir. Edirne'den Doğu Türkistan'a kadarki bölge yeşil kuşaktır, verimli araziler, baraja müsait nehirler, maden dolu dağlar, en büyük petrol yatakları bu bölgededir. Dahili karışıklıklar düşmanın işini kolaylaştırır. Bu gerçeği bilen halkımız, mini eteğe tanınan şansın baş örtüsüne tanınmaması karşısında dehşete düşmektedir. Her şeyi bir yana bırakalım Rusya, Akdeniz'e çıkma emelindedir. Ve, ülkemizde ilme, tekniğe, ahlaka karşı çıkanlar, düşmanımızı sevindirir. Yöneticiler Almanya'nın tekniğini, Hollanda'nın ziraatını, Fransa'nın laikliğini ve İngiltere'nin demokrasisini ülkemize getirmediği için dinsizliğe tanınan hak, dine tanınmadı. Milattan evvelki düşünceleri çağdaşlık sayanlar, çağdaş düşünürleri hapishaneye tıktı. Düşünen adam heykelini hastahaneye, düşünen vatandaşı hapishaneye koyan zihniyet ne kadar çağdaştır?
İdeoloji ve inanç farkı gözetmeden her insana elini uzatan, gözyaşı silen, düşenin elinden tutan; her fırsatta devlete, millete, vatana bağlılığını dile getiren Hoşgörü Sultanı'nı hoş görmeyenler varsa, milletin huzurunu bozmak isteyenler de vardır. Cumhur olan halkımız, Cumhuriyetin nimetlerini görmek istiyor. Daha kaç yıl bu hasretle yanıp yakılacağız? Artık gazetelere bakamaz, televizyonları seyredemez oldum, çünkü 67 yaşındaki bir adam, binlerce dindarın çektiği çileyi gördü, yaşadı, hala o çile devam ediyor. Bugüne kadar Hocaefendi'nin eserlerine, vaazlarına itiraz eden yoktu, gazete ve televizyon röportajları için: "Bu kadar tavize gerek var mı?" diyenlerden biri "Onu şimdi anladım" diyerek takdirlerini bildirdi. Çünkü Fethullah Hoca artık maznun ve mazlumdu. Elli yaşlarında bir kadın yanımdan geçerken: "Allah muhafaza etsin." dedi. Otuz yaşlarında bir genç elime sarıldı: "Ağabey bu işin sonu ne olacak?" diye ağladı. Sebeplerin tükendiği bir alemde Allah'a sığınmanın derecesi üst noktaya varır, Allah korusun!
- tarihinde hazırlandı.
