Bomba Sesleri Arasında 'Barış Kahramanları'nı Anmak

ABD Irak’ta Saddam iktidarına son verdi. Ülkenin siyasi ve iktisadi noktalarını kontrol altına aldı. Ancak, gün geçmiyor ki, gazetelerde ve TV kanallarında, bir ABD birliğine saldırı ve mukavemet haberi yer almamış olsun. ABD, ülkeyi tam kontrol altına alıp, istikrarı temin etmek için yirmi civarındaki ülkeden asker talep etti. Bu haberleri izlerken, hayalim aylar öncesine, nisan ayının ilk haftasına gitti. ABD uçaklarının Irak’ı bomba yağmuruna tuttuğu günlerde, ironik bir tecelli olarak, ABD’nin Texas eyaletinin Austin şehrinde, tarihe not düşmeye değer, anlamlı bir toplantı gerçekleşmekte idi: “Barış Kahramanları Sempozyumu”.

Texas, Başkan George W. Bush’un “baba evi”, toplantıya ev sahipliği yapan UT (The University of Texas) ise Başkan Bush’un iki çocuğunun da öğrenim görmekte olduğu seçkin bir eğitim kurumu idi.

11–13 Nisan 2003 tarihleri arasında gerçekleşen bu toplantının organizatörü, üniversitenin öğretim üyelerinden, tanınmış sosyal bilimci, Amerikan Barış Araştırmaları Birliği eski Başkanı Dr. Lester Kurtz idi. Dr. Kurtz, bu toplantıyı organize etmesinde, 13–16 Nisan 2000 tarihleri arasında, Türkiye’de Şanlıurfa/Harran’da, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bir akademik kuruluşu olan Kültürlerarası Diyalog Platformu tarafından organize edilen, “Diyalogda bir inanç sembolü ve birlik bağı Hz. İbrahim” sempozyumuna katılmasının ve orada oluşan barış ve diyalog atmosferini teneffüs etmesinin büyük etkisi olduğunu belirtiyordu.

Kimler yoktu ki, “barış kahramanı” olarak tartışılanlar arasında. ABD’li, insan hakları önderi vaiz Martin Luther King Jr., Hindistan’a bağımsızlık yolunu açan mücadelenin önderi ruhani lider Mahatma Gandhi ve onun Müslüman destekçisi, alim Abdulgaffar Khan, Burmalı Nobel ödülü sahibi yazar Aung San Suu Kyi, Koreli Daisaku Ikeda ve Katolik İşçiler Hareketi’nin kurucusu Dorothy Day...

Ve yaşayan liderlerden üç şahsiyet: Sürgündeki Tibet ruhani lideri Dalai Lama, Güney Afrika’dan Nelson Mandela ve ağırlıklı olarak Avrasya ülkelerinde olmak üzere, dünyanın muhtelif yerlerindeki eğitim kuruluşlarına fikrî önderlik yapan Türkiye’den, dinlerarası diyalog misyonuyla temayüz etmiş olan Fethullah Gülen.

Konuşmacılar ise The Washington Post’un 28 yıllık yazarı ve “Center for Teaching Peace” (Barış Eğitimi Merkezi) Kurucu Başkanı gazeteci Colman Mc. Carthy, birçok ülkede şiddet karşıtı eylemlerin gerçekleşmesinde kitaplarıyla etkili olmuş olan ilahiyatçı yazar Richard Deats, San Francisco Üniversitesi, Barış ve Adalet Çalışmaları Birliği Eşbaşkanı Dr. Jennifer Turpin ve Texas Üniversitesi sosyoloji profesörlerinden Dr. Lester Kurtz idi.

Muhtelif belgesel film gösterileri ve fotoğraf sergileri ile desteklenen ve üç gün devam eden toplantıda, konuşmacıların, “barış kahramanları”nın ortak vasıfları ile ilgili tespitleri şu idi:

Bütün barış kahramanları şiddet kullanmaya karşı ve mücadelelerinde asla şiddete başvurmamışlardır.

Kendilerinin bağlı oldukları bir inanç manzumesi vardır; ama onlar tüm inanç gruplarını kucaklayıcı bir tavır içerisindedirler.

Kendilerinin mutlaka ruhî ve manevî bir derinlikleri vardır.

Onlar sadece fikir ve inanç adamı değil, aynı zamanda eylem adamıdırlar.

Toplantı organizatörü Dr. Lester Kurtz’un tebliğinin başlangıcı dikkat çekici idi: “Gandhi’den Fethullah Gülen’e, tuzak kurma gayretleri”. Dr. Kurtz, savaş ve şiddet hareketlerini bir oyun ve tuzak kurma; “barış kahramanları”nın gayretlerini ise bu oyun ve tuzakları bozma teşebbüsü olarak izah ediyordu.

“Barış kahramanları”nın gayretleri sürüyordu; ama ne yazık ki, son yıllarda bu gayretlerin tuzakları kırmaya yetmediği ortadaydı.

Konuşmacılardan Dr. Jennifer Turpin, Dr. Kurtz’a beklenmedik bir soru yöneltmişti: “Fethullah Gülen bir Müslüman alim. Barış kahramanları ise herkesi kucaklamak durumunda. Onun Müslümanlığı bu kucaklamaya engel değil midir?”

Diğer “barış kahramanları”nın her birisi de, bir inanca mensup idiler. Ama nedense Dr. Turpin’in endişesi Fethullah Gülen’le ilgili idi. Belli ki, 11 Eylül sonrası, ABD’de medya aracılığıyla oluşturulan “kötü İslam” imajı, Dr. Turpin’i de etkilemişti.

Dr. Turpin’e cevap dinleyicilerden geldi. Bir dinleyici, Pasifik’ten Asya’ya, Afrika’dan Avrupa’ya, oldukça geniş bir coğrafya’da, Fethullah Gülen’in düşüncelerinden etkilenerek açılmış bulunan okullarda, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist tüm inançlara mensup öğrencilerin huzur içinde, din–dil ayrımı yapılmaksızın eğitimlerine devam ettiğini belirtti. Fethullah Gülen’in bir “Müslüman alim” kimliğine rağmen, bu okullarda asla İslami bir telkin yapılmıyordu.

Bu tartışmaya, diğer bir konuşmacı Richard Deats, bir anekdotla katıldı:

“Mahatma Gandhi, o ünlü yürüyüşünün ardından Delhi’ye ulaşmıştı. Kendisini karşılayan on binlerce insan kalabalığı arasında, her renkten ve inançtan insan vardı. Bazıları kimliklerini ortaya koyucu pankartlar taşıyordu. “... Hıristiyanları”, “... Yahudileri”, “... Budistleri” şeklinde. Kendisi bu pankartların indirilmesini isteyerek şöyle dedi: ‘Ben Hıristiyan’ım. Ben Yahudi’yim. Ben Müslüman’ım. Ben Budist’im ve ben Hindu’yum.’ O, bu sözleri ile gerçek bir kahraman olarak, herkesi kucakladığını ortaya koyuyordu.”

Toplantının unutulmaz esprilerinden birini, gazeteci Colman Mc Carthy yapmıştı: “Bildiğiniz gibi, bizim paramızda “in God we trust” (Allah’a güveniyoruz) yazıyor. Ama artık onu değiştirme zamanı geldi: “in bombing we trust” (biz bombalamaya güveniriz).

Texas Üniversitesi’nin salonlarını dolduran ilim adamları, gazeteciler, entelektüel simalar ve her şeye rağmen geleceğe umutla bakan genç öğrenciler üç gün boyunca, savaşı, şiddeti ve terörü kınadılar; ama Irak semalarındaki bomba yağmurları dinmedi. Ayrıca o günlerde, Austin şehrinin merkezinde ve ABD’nin birçok şehrinde de savaş karşıtı eylemler devam etti.

Aslında bir yaman çelişki yıllardır devam edip gidiyordu. Barış ve huzuru savunan yüzlerce kuruluş vardı. İlim adamları, entelektüel simalar ve her hal ü karda geniş halk kitleleri barış ve huzur istiyordu. Şiddete karşı idi. Ama, Irak’ta ve Filistin’de olduğu gibi, dünyanın muhtelif köşelerinde savaşlar sürüp gidiyordu. Öyle ise kimdi bu kanlı, kinli tabloları sergilemeye devam edenler?

İşte 20. yüzyılı “kanlı yüzyıl” yapan acı tablo:

Geçen yüzyıla göre savaşların acı bilançosu yüzde 500 artmış.

1900–2000 arası 100 milyondan fazla insan savaşlarda hayatını kaybetmiş.

Şiddet eğilimleri sonucu hayatını kaybeden sadece Amerikalı sayısı 10.000.

Bütün olup bitenlere rağmen, barış kahramanlarını anmaktan, onların sayısının çoğalmasına çalışmaktan ve barış için dua ve gayret etmekten başka çaresi yok insanlığın. “Center for Teaching Peace” bülteninin mortosunda yer aldığı gibi: “Biz çocuklarımıza barışı öğretmediğimiz müddetçe, birileri onlara şiddeti öğretecek.” Daha önceleri öğrettikleri gibi...

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.