Kiliseler Tamir Edilirken
Bazıları bu haberi garip karşılayabilirler. Ama ben asla öyle düşünmedim, aksine İslam'ın mabetlere saygı geleneğine uygun bir tavır olarak yorumladım.
Zira evrensel İslam, değil barışta, savaşta bile kiliseleri korumuş, içinde ibadetle meşgul olan din adamlarını da hep himaye etmiştir.
İsterseniz bakınız İslam tarihinin başlangıcına.
İlk halife Hazreti Ebu Bekir cihat için yola çıkmış olan İslam ordusuna yaptığı ilk hitabesinde şu tembihlerde bulunmuştur.
- Gittiğiniz yerlerde kiliselere dokunmayın, din adamlarına zarar vermeyin. Kadınları, çocukları da rahatsız etmeyin...
Savaştaki askerlerine böyle emirler veren İslam, barışta mı kilise yıkacak, ona yabancı gözüyle bakacaktır?
Nitekim Kudüs'ün fethinde galip ordunun kumandanı Hazreti Ömer mağlup milletin Kudüs'teki kilisesinde namazını kılmamış; belki adet olur da kiliseyi ve mensuplarını rahatsız ederler, diye. (Papazın teklifine rağmen) ibadetini dışarıdaki boş bir arsada yapmayı önemle tercih etmiştir.
Bu da gösterir ki İslam, kiliselere, ibadethanelere karşı hep koruyucu ve kollayıcı olmuş, mensuplarını da incitmekten çekinmiştir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) incitmeyi bizzat yasaklamıştır.
Hatta şöyle çarpıcı bir ifade de kullanmıştır:
- Kim bir zimmiye (azınlıkta olan Hıristiyan, Yahudi'ye) eziyet ederse bilsin ki o kimse bana eziyet etmiştir!
Demek, İslam himayesine aldığı Hıristiyanları, Yahudileri hep korumuş, ona eziyet eder olmaktan ciddi şekilde sakındırmıştır. Çünkü azınlıktan olan bir gayrimüslime eziyet etmekten Rasulullah rahatsız olur, kendisine eziyet edilmiş gibi kabul eder.
böyle düşünen Müslüman nasıl uyumsuz olabilir, Hıristiyan'la, Yahudi'yle nasıl sebepsiz yere çatışmayı tercih edebilir, meselelerine yıkıcı gözle bakabilir.
Kaldı ki bir barış ve dayanışma dini olan yüce İslam, ta başından beri insanlığın dayanışmasını istemiş, bu konudaki emirleriyle de insanlığı ikazdan geri kalmamıştır.
İşte size (Hucurat) Suresi'nin 13'uncu ayetinin ikazı:
- Ey insanlar, biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Kabile ve milletlere ayırdık, tanışasınız, yardımlaşasınız diye...
Bakın burada tanışmanız için, yardımlaşmanız için kabile ve milletlere ayrıldığımız hatırlatılıyor, savaşmak için, düşmanlık duygularını körüklemek için, dünyayı yaşanmaz hale getirmek için.. denmiyor.
Demek ki İslam'ın insanlığa hitabı: Tanışmak, anlaşmak, yardımlaşmaktır. İnsanlığın faydası da bundadır, mutluluğu da...
Nitekim barışma ve tanışmadan sonradır ki, Almanya'daki Hıristiyanlar Müslümanlara Cuma ve bayram namazları için kiliselerini tahsis edebiliyorlar, cemaatsiz kalan mabetlerini de tümüyle camiye vermekte zorluk çekmiyorlar.
İşte barışın, hoşgörünün ve diyalogun sonuçlarıdır bunlar.
Bundan her iki taraf da mutluluk duyar, böylece tamirini yaptığımız kiliselerde bile Cuma ve bayram namazlarını kılma imkanı doğar.
- tarihinde hazırlandı.