Zümrüt Tepeler'e Bir Başka Yolculuk

Tasavvuf, tarikat, sûfî düşünce, İslam tarihinde baştan bu yana farklı ve zaman zaman birbirine zıt kutuplarda cereyan eden müzakerelerin alanı olmuştur hep. "Müzakere" kelimesi yerine "tartışma"ya tercih ettim burada. Zira günümüzde bir müslümanın tartışma dendiği an zihninde canlanan manzaradan alabildiğine uzaktır bahis konusu müzakereler. Tasavvuf, her şeyden önce ehil olmayanın, kendini bu hususta söz söylemeye yetkili görmeyenin üzerine konuşmayacağı bir sahadır. Sonra uhrevî müeyyideler; Allah'a, ahirete imanın zirve noktalarına doğru yükselmeye çalışan bir kalb için başlı başına bir engeldir.

Asırlar süren ve hâlâ devam eden bu müzakerelerin sebebi ne? Bu âlemde yaşanan şeyler sübjektif; objektif değil, el ile tutulmuyor, gözle görülmüyor. Üçüncü şahıslara ispat edilmesi tek kelimeyle imkânsız. Halî ve zevkî bir dünya. Daha genel bir tabirle, baştan sona irfanî boyut hâkim. Ve en önemlisi anlam çerçeveleri herkes tarafından aynıyla kabullenilen kavramlardan, başka bir tabirle, ortak bir dilden söz etmek oldukça zor. Nitekim bahsini ettiğimiz müzakerelere baktığımızda karşımıza çıkan gerçek şudur: kavramlar ve onlara giydirilen farklı manâlar.

Hallac'a idam kararı verenler Zümrüt Tepeler'i okusaydı...

Kalbin Zümrüt Tepeleri, yıllar süren, iğneyle kuyu kazma tabirini hatırlatan gayretler sonucu ortaya çıkmış ve tasavvuf aleminde kavramlar etrafında ortak bir dil oluşturmaya çalışan bir eserdir. Emsalleri, tasavvuf kavramlarını izahta belli bir ekolü, tarikatı esas alırken, Zümrüt Tepeler'de Hak yolcusu merkeze oturtulmuş. Böylece tarihe mal olmuş veya yaşayan bütün ekollerin, sistemlerin, tarikatların usulleri, tecrübeleri mündemiç kılınmış bu eserde.

Kavramları izah niyetiyle başlayan bu süreç, zamanla gerek her bir kavrama ayrılan yer gerekse açıklamaların, derinliğinde görüleceği üzere tasavvufun en muğlak meselelerini içine alan geniş çaplı izahlarla farklı bir boyuta taşınmış. Sözgelimi; Hallac'ın idamına yol açan kelam ve fıkıh çizgisini zorlayan tasavvufî yorumlar öylesine izahlarla ele alınıyor ki, insan şunu düşünmeden edemiyor: Eğer bu yorumlar Hallac'a idam kararı veren heyet tarafından mesmu olsaydı, karar gözden geçirilirdi. Yapılan şey, söz konusu halî, zevkî ve vicdanî düşüncelerin dışlanmasını değil, sünnî perspektiften Kur'an ve sünnet unsurları ile telifinden ibaret. Daha açık bir ifadeyle, vucûd, şuhûd, fenâ, sath, sekr, cezbe ve benzeri üzerinde çokça konuşulan, maiyyet âdâbına aykırı hallerin bile meşru temellerini görebiliyorsunuz Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde. Dolayısıyla kitap, dışlayıcı değil, uzlaştırıcı bir yaklaşıma sahip.

Kitabın belki de en önemli hususiyeti, ele aldığı hemen her konunun, sadece tarihte bir zamanlar işin ehli tarafından müzakere edilmiş ilmî konular ya da birileri tarafından yaşanmış halî ve zevkî konular olmadığını, bunların bugün de bizim tarafımızdan yaşanabileceğini gösteriyor oluşudur. On beş asır önce çölde, köyde ve bugüne nisbetle alabildiğine düşük hayat standartlarında birileri tarafından yaşanmış hakikatlerin, 21. yüzyılda, teknoloji çağında, Batı medeniyetinin merkezinde dahi aynıyla yeniden yaşanabileceği düşüncesini zihnimizde uyarmasıdır.

Kalbin Zümrüt Tepeleri'nden gerçek manada istifade için, tasavvuf hakkında temel kitabî bilgilere sahip olmak şarttır. Bu bilgileri elde etmek için okunması gerekli olan ilk eserler hiç şüphesiz klasiklerimiz: el-Luma'sı ile Ebu Nasr es-Serrâc, et-Tasarruf'u ile Kelâbâzi, Kûtu'l Kulûb'u ile Ebû Talip el-Mekkî, Tabakâtu's Sûfiyye'si ile Es-Sülemi, Hilyetü'l Evliya'sı ile Ebu Nuaym el-İsfehâni, Er-Risale'si ile Kuşeyri, İhya'sı ile Gazzali, Mektubat'ı ile İmam Rabbâni, Mesnevi'si ile Mevlana... "Klasiklerimiz" dedim ve müelliflerini de nazara verdim bilerek; çünkü tasavvufî sahada bu eserleri ile öne çıkmış ama bunların yanı sıra başka birçok esere imza atmıştır çağlarını aşan bu dev alimler. Öyle inanıyorum ki söz konusu eserler insana hem maziye doğru bir yolculuk yaptıracak hem de insanın 'zümrüt tepeler'de yapacağı seyahati kolaylaştıracaktır.

Kalb ve ruh ayağıyla yürümek

Kalbin Zümrüt Tepeleri için Fethullah Gülen Hocaefendi, zaman zaman çeşitli açıklamalarda bulunmuştur. Soru-cevap formunda, sözün akışının insanı sürüklediği yerlerde dile getirilen bu düşünceler, aslında kitabın hem yazılış gerekçesini, hem mahiyetini bizzat müellifinden öğrenme imkanı veriyor bizlere. Bu sebeple, Gülen'in, kitabın bütününü esas alan bu açıklamalarını aktarmanın doğru olacağına inanıyorum: "Hazret-i Bediüzzaman'ın ifadeleri içinde, hayvaniyetten çıkıp cismaniyeti terk etmenin, kalp ve ruhun derece-i hayatına çıkmanın yolları gösterilir hep Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde. Onun en önemli gayesi, imanın mârifet ufkuna ulaştırılması, mârifetin 'yakîn'in değişik mertebeleri sürecine bağlanması, Hakikat-ı Ahmediye vesayetinde kalb ve ruhun hayat mertebelerinde seyahatler gerçekleştirilmesi ve bu seyahatlerin de şuurlu temâşâ ile değerlendirilmesidir. Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde kavramları tarif ve tavsiften, yani ıstılâhî kelimeleri açıklamaktan, duymaya ve hissetmeye, basitten mürekkebe doğru bir yürüyüş ve geçiş vardır.

Kalbin Zümrüt Tepeleri, okuyanın gönlünde o ulvî hakikatlere karşı merak uyarmakta, hiç olmazsa onları kendi seviyesinde ve ıstılahlar çerçevesinde anlama gayretine teşvik etmekte, onları anlama ve daha sonra hayatın vazgeçilmez bir yanı haline getirme adına bazı temel esaslar vermektedir. Evrâd ü ezkâr, kâmilen eda edilen namaz ve derin bir tefekkür gibi zümrüt tepelere tırmanırken mutlaka lazım olan vasıtalara dikkat çekmektedir.

Tasavvuf İslam'ın rûhî hayatıdır. Müslüman'ın İslam'ın rûhî hayatından uzak olması, düşünülemez. Geceleri ruhban yaşayan sahabilerin, enfüsî hayatlarına karşı kapalı kalmak mümkün mü? İnsanın sürekli kalbini işlettirmesi, bir yönüyle ruhuna saykal vurması gerekir. Biraz da kalbi ve ruhu ile, ayaklarıyla yürüdüğü kadar, yürümesi gerekir."

Hasılı; "bir ziyafet sofrası" olan Kalbin Zümrüt Tepeleri ile "cismaniyet ve nefsânîliğin o boğan, bunaltan dar mahpesinden sıyrılarak, biraz da ruhların ferah-feza ikliminde kanat çırpıp pervaz etmeyi deneyelim." "İnsanın kendini keşfetmesi adına çakılmış olan kibrit"ten istifade ile biz de gönül ocağımızı tutuşturalım. "Ulaşılması gerekli olan bir hedefe" Kalbin Zümrüt Tepeleri ile yürümeyi deneyelim. Ama "içtenlikle inanarak, usulüne uygun ve acele etmeden, taviz vermeden, bıkmadan-usanmadan".

Unutmayın, cânân sadece gönül ufkundan temaşa edilir.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.