Vatan Size Hasret

Fethullah Gülen başta olmak üzere birçok kişi, adı konulmamış bir sürgün yaşıyor. Türkiye, sürgündeki değerlerinin, Esat Coşan, ve Ahmet Kaya gibi vatana hasret vefat etmesini istemiyor. Kemal Burkay dönüyor, ya diğerleri...

'Hadi Gülümse'yin

Hadi gülümseyin. Vakti geldi geri dönüşlerin. Kişi evine davet edilmez; ama davet var size. Çıkmak zorunda kaldığınız memleketinizin kapıları ardına kadar açıldı. Gülümseyin ve düşünmeyin geçmişte olanları. Düşünmeyin ki; o kirli geçmiş unutulup gitsin. Korkmayın, 'unutursak geçmiş tekrar geri gelebilir' diye. Alnınızdaki çizgilerden yol haritasını belirleyen bir gençlik var, artık. Bilin ki, size minnettar olduğunu düşünen bir gençlik bu. Sizi ibretle seyredeceklerdir ve alnınızdaki her bir çizgiden ayrı ayrı sonuçlar çıkaracaklardır. Bakın o gençlerden olan Muhsin Kızılkaya da ilk anda adını hatırladıklarına sesleniyor: Ahmet Kahraman, Serhat Bucak, Günay Aslan, Yaşar Kaya ve ismini şu an hatırlayamadıklarım, artık gurbette kalmanızı gerektiren bir durum kalmadı. Sizleri yanımızda görmek istiyoruz.

Kara kış bahara gebedir. Siz kışı yaşadınız. Ve sonraki neslinize baharı getirdiniz. O nesil biliyor ki bugün filizlenen çiçeklerin tohumunu sizler ektiniz. Yaşadığınız keder yeter size. Bağrınızda büyüttüğünüz baharı yaşama zamanıdır. Yıllardır burnunuzda buram buram tüten o güzel kokulu çiçekler açan memleketinize gülümseyin. Çünkü, Kemal Burkay; artık, hiçbir şehir sana küskün değil. Eğer dönmezsen 'yoksa biz nasıl yenileniriz.' Ki 30 Temmuz'da Türkiye'deyim demişsin. Dönüşün bir çığlık olsun, uzaklarda yankılansın. Duyan bigâne kalmasın. Gülümsesin.

Fethullah Gülen Hocaefendi; senin memleketini ne kadar çok sevdiğini biliyoruz. Vatanın her köşesinde topladığın toprakları her gün hasretle kokladığını, içinde Türkiye geçen bütün cümlelerde göz pınarlarının dolduğunu biliyoruz. Hasretini çektiğin bir 'gül devri' var, bunu da biliyoruz. Türkiye sevdanı Türkçe'ye yükledin, dünyanın çocuklarına söylettin. Asrın çilekeşi ne demişti. "Biz acele ettik, kışta geldik. Siz cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz." Sanırım, o büyüğün bahsettiği zaman bu. Sen dön artık, karşında durursa 'alem sıkılsın.'

Yurt dışında yaşamak zorunda bırakıldığınızı biliyoruz ve sizi anlıyoruz. Durumunuzu Emekli Amirallerden Atilla Kıyat'ın bir cümlesi çok güzel özetliyor: "İdam edilmeden önce eğer Deniz Gezmiş'e 'Seni idam etmeyeceğiz; ama 6 sene sonra bir darbe olacak ve seni Mamak Cezaevi'ne kapatacağız. Orada korkunç işkenceler göreceksin.' denilmiş olsaydı, Deniz gezmiş 'beni idam edin' diyecekti." Bir asker eğer bunu diyebiliyorsa yurt dışında yaşamayı seçmenize kim ne diyebilir ki?

Yaşadıklarınızı, en iyi bilenlerden, Ali Bulaç da, artık yasal hiçbir engelin kalmadığını dile getiriyor. Bu çerçevede Kemal Burkay'a yapılan çağrının aynısının, Selehattin Eş'e de yapılmasını istiyor. Bununla birlikte Bulaç, küçük bir kaygısını dile getirmeyi de ihmal etmiyor. "Siyasi ortam yumuşamış olabilir fakat, bu yapılanların yeni bir anayasayla teminat altına alınması gerekiyor. Aksi takdirde 1980 anayasasına uygun olarak yapılmış olan kanunlara güven olamaz."

'Bu davet bizim'

Gülümseyin. Belki gülümsemeniz bu günleri göremeyenlere de, rahmet olur, yağar üstlerine. Bu gençlik onları da unutmuyor bilin. Çünkü; yaratılanı Yaradan'dan ötürü seviyor. Mahmud Esad Coşan ki, milyonlarca insan iki dudağı arasında dökülecekleri hasretle bekliyordu. 28 Şubat döneminde hakkında 312. Madde'den açılan davadan dolayı Avustralya'ya göç etmek zorunda kaldı. Ancak burada da konferans, sohbet, yayın ve çeşitli kurumsal faaliyetlerle yoğun bir şekilde eğitim çalışmalarını sürdürdü. Geçirdiği bir trafik kazası sonucu memleket hasretini de yanına alıp ebediyete intikal etti. 2000'li yılların Türkiyesi'nde yaşayanlar, Yılmaz Güney'i, Ahmet Kaya'yı da buruk bir hasretle hatırlayacak. Attığı manşetlerle onları memleketlerinin dışında hayatlarını geçirmek zorunda bırakanları da unutmayacak. Ahmet Kaya, şöyle demişti. "Üşüyorum. Üşümem, soğuktan değil vatansız kalmaktan." Bilin ki, bu gençlik, memleketinizden ayrı düşmenizden dolayı üşümenize tahammül edecek bir gençlik değil.

Nazım Hikmet memleket özlemini 'Sen şimdi yalnız saçımın akında, enfarktında yüreğimin, alnımın çizgilerindesin memleketim,' şeklindeki dizelerle haykırdı. Yine onun cümleleriyle sesleniyoruz size: Kapansın el kapıları bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, Bu davet bizim!

Türkiye özlemimizdir

1980 askeri darbesi sonrasında Kemal Burkay ve Yılmaz Güney başta olmak üzere 30 bin kişi ''siyasi mülteci'' olarak yurtdışına gitmişti. Fethullah Gülen, Mahmud Esad Coşan, Merve Kavakçı, Ahmet Kaya, birlikte birçok kişi de 28 Şubat'ın siyasi ortamından dolayı yurtdışında yaşamayı seçmek zorunda kaldı. Yurtdışında yaşayan bazı isimler bir gazeteye verdikleri demeçte Türkiye'ye dönmek istediklerini fakat siyasi zemine güvenmedikleri için dönemediklerini söylemişlerdi.

Yaşar Kaya (Siyasetçi, Irak'ta yaşıyor) Türkiye'ye dönmeyi çok arzu ediyorum tabii ki. Sürgün bir hayatın açık hava hapishanesinden farkı yok. Kimseden af dilemiyorum. Kimseden medet de ummuyorum. Çünkü suçlu değilim. Suç işleyenler Ergenekoncular, JİTEM'ciler ve son dönemde faili meçhulleri zamana yayanlardır. Türkiye, benim özlemimdir. Türk ve Kürt halkının ortak vatanıdır.

Kemal Burkay (Siyasetçi, İsveç'te yaşıyor) Bizim durumumuzdaki insanların ülkeye dönüşü, genel olarak ortamın yumuşaması için uygun bir yasal zemin oluşturulmalı, siyasetin ve özgür düşüncenin önü açılmalıdır. Bu talep, süregelen 12 Eylül hukukuyla sağlanamaz.

Vildan Tanrıkulu (Yazar, Almanya'da yaşıyor) 30 yıl önce bıraktığım köyüme hiçbir kaygı duymadan dönmek istiyorum. AK Parti'nin başlattığı demokratik açılımı değerli görüyorum ve bu süreç umit var olmamızı sağlıyor. Kürt aydınları kültürle ve sosyal alanda büyük birikimle Türkiye'ye döneceklerdir. Bu da süreci hızlandırır. Barışın olduğu kadar AK Parti'nin de elini kuvvetlendirir.

Yılmaz Çamlıbel (yazar, Almanya'da yaşıyor) Burada ne kadar rahat olsak bile insan yine de kendi ülkesinde olmayı istiyor. Ülkemin havasına, suyuna, toprağına, taşına, her şeyine hasretim. Uzakta olsam da kalbim hep orada. Tutuklanma kararı kaldırılmadan dönmem zor olur. 75 yaşından sonra hapis hayatı yaşamaya tahammül edemem.

Şükrü Gülmüş (Yazar, İsveç'te yaşıyor) Yazdıkları ya da söylediklerinden dolayı bu insanlar suçlanıyor. Hükümetlerin yapabilecekleri bir yere kadardır. AK Parti yapabileceğini yapıyor. Dönüşler için de yasal bir düzenleme yapabilir.

İlk siyasi sığınmacı Cem Sultan

Tarihe baktığımızda göze çarpan siyasi sığınmacılardan ilki Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'dı. "II. Beyazıt'la giriştiği taht mücadelesini kaybettikten sonra Cem Sultan, Rodos Şövalyeleri'ne sığındı.

'Jön Türkler' ya da "Genç Osmanlılar" ( Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, Agah Efendi gibi yazar ve gazeteciler) hemen tüm çalışmalarını, tartışmalarını ve ayrılıklarını yurtdışında özellikle de Fransa'da gerçekleştirdi.

Son padişah Vahdettin 17 Kasım 1922 sabahı, bir İngiliz zırhlısı ile Malta'ya göçtü.

Son Halife Abdülmecit ise, 3 Mart 1924'te halifeliğin kaldırılmasından sonra Fransa'ya.

Cumhuriyet döneminde Sabahattin Ali, Bulgaristan'a kaçmaya karar verdi. Kaçış sırasında para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde öldürüldü.

Nazım Hikmet 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildikten sonra öldürüleceği yolundaki duyumları üzerine 17 Haziran 1951'de Moskova'ya gitti. Türk vatandaşlığından çıkarılmasından 58, ölümünden 46 yıl sonra ise şaire Türk vatandaşlığı tekrar iade edildi. 1981 yılında Yılmaz Güney Fransa'ya gitti 1984'te Paris'te hayatını kaybetti. Masis Kürkçügil, 1980 sonrası Fransa'ya kaçtı.

Türkiye'ye sığınanlar da var

Osmanlı'ya da sığınan birçok sığınmacı var. Örneğin İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Orta Macar Kralı Tökeli İmre Osmanlı'ya sığınmıştı.

Yahudiler, 1500'lü yıllarda İspanya'da soykırıma tabi tutuldukları için Osmanlıdan (2. Beyazit dönemi, Saltanatı 1481- 1512) sığınma istemiş ve Osmanlının bunu kabul etmesi sonucu bu topraklara yerleşmişlerdir. Stalin, İstanbul'a, Ayettullah Humeyni, Türkiye ve Fransa'ya kaçmış veya mecburi iskana tabi tutulmuşlardır.

Batıdan gelen bu sığınmacıların dışında doğudan gelmiş olanlar da var. İran'daki Şirvanşahlar'ın prensleri 16'ıncı yüzyılda Osmanlı'ya sığındılar. Buna karşılık, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Beyazıt, babasının sağlığında II. Selim ile yaptığı mücadeleyi kaybettikten sonra İran'a sığındı.

Refah Partisi eski Milletvekili Şevki Yılmaz: Selehattin Eş'in hicreti bitsin

7 yıllık hicret yaşadım. Eş, dost ve vatan hasretinin ne olduğunu bizzat yaşayarak öğrenen bir kardeşinizim. Yurtlarından sürgün edilme olayları bizle başlamadı. Zalim ve despot yönetimlerin, köleleri uyandırmaya çalışan insanlara uyguladığı metotlardan biridir.

Artık özgürlük ortamı oluşuyor. İnsanlar kendi yurtlarına dönüyorlar. 100 senedir maalesef içimizdeki elit takımı, çoğunluğa tahakküm ederek, ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini bir avuç mutlu azınlığı peşkeş çekmek suretiyle saltanatını sürdürmeye devam eden bu Ergenekon çetesi, halkın uyanışıyla artık iktidarlarını kaybettiler. Çünkü bu bir halk hareketidir. Bizim şeref tacı suçumuz tribünde maç seyreden yığınları sahaya indirmekti. Çalışmalarımız meyvelerini vermeye başlamıştır. Bir çiftçinin mutluluğunu yaşıyorum adeta. Bu gelinen noktada çakıl taşı olabildiysek Allah'a hamd olsun.

Benim hicretim de biraz daha uzayacaktı ama babamın cenazesine iştirak edemedim. Arkasından annem hastalanınca yurtdışından gelmeye mecbur oldum. Gelmeyen arkadaşlar bazı taşların yerli yerine oturmasını bekliyorlar. Ünümüzdeki yıl içerisinde ümit ederim ki yurt dışında olan tüm kardeşlerim dönerler.

Selahattin Eş kardeşim var. Hepimizden daha çok bu çileyi çekti. İran'da uzun yıllar kaldı. Sonra Almanya'ya gitti. Bir karıncayı bile incitmemiştir. Şu anda vatansız gözüküyor. 30 yılı aşkın süredir hicrettedir. Selahattin Bey'in gelmesi için medya bir kampanya yapmalıdır. Fethullah Gülen'in suçu nedir? Eğitim ve aydınlatma faaliyetinden başka ne yapıyor. Hükümetin bu konuda daha fazla çaba göstermelidir. Kimse dışarıda kalmamalıdır. Türkiye emniyetteki kayıtlarını da göz önünde bulundurarak tamamen temize çıkartacak bir ortam hazırlamalıdır. Kalemi suç saymak bir ülke için büyük ayıptır.

Dağdaki eşkıya silahı bırakırsa pişmanlık yasası çıkarıyorsunuz. MHP çıkarttı. Bu hükümet de MHP'nin çıkarttığı yasayı uygulamak istedi. Dolayısıyla eşkıyaya bunu yapıyorsun da neden karınca ezmemiş, sadece kalemiyle, düşüncesiyle var olmuş insanlara bunu yapmıyorsun. Batılılar bu insanlardan istifade ediyorlar, ülkemiz neden istifade etmesin.

Kürt aydın Muhsin Kızılkaya: Şivan Perwer de dönebilir ama...

Kemal Burkay'ın davet edilmesi çok olumlu bir durum. Artık ortam çok müsait, herkes dönebilir. Şivan Perwer de dönebilir ama onun daha farklı hassasiyetleri var. Konserleri ile geçinen bir insan. Döndüğünde konser verebileceği bir ortam oluşur mu, bilinmez. Bunun dışında Fethullah Gülen içinde ortam müsait ama kendilerinin ayrı hassasiyetleri var. Türkiye'ye döndüğünde laiklik tartışmaları tekrar başlar mı başlamaz mı o da bilinmez. Tabii hükümetin daha sağlam güvenceler vermesi gerekir bu konu yasalarla güvence altına alınması gerekir.

1980 ortamından kaçıp kısa bir süre sonra gelenler oldu. Bu durum, kimilerine göre farklı yorumlanabilir fakat erken dönemde gelenler, siyasetten erken elini ayağını çekenlerdi. Kalanlar da aktif siyaseti orda sürdüren insanlardı.

Yurt dışına çıkanlar eğer kalsalardı değişik travmalara muruz kalacaklardı. En azından gidip, işkenceden kurtuldular. Tabii ki sürgün de çok acı bir deneyimdir. Diyarbakır cezaevi'nde neler yaşandığını hepimiz biliyoruz. Ben emekli amiral Atilla Kiyat'la bir röportaj yapmıştım. Orda şunu şöylemişti: Eğer Deniz Gezmiş idam edilmeden önce ona 'Seni idam etmeyeceğiz; ama 6 sene sonra bir darbe olacak ve seni Mamak Cezaevi'ne kapatacağız. Orada korkunç işkenceler göreceksin' demiş olsalardı, Deniz gezmiş 'beni idam edin' diyecekti. Bunu bir askerin söylemesi, 12 Eylül'ün ne kadar korkunç olduğunu gözler önüne seriyor. Yurt dışında kalmak onlara katkı da sağladı. Mesela bir kısmı yabancı diller öğrendiler. Dünyaya daha geniş bir perspektiften bakmayı öğrendiler. Yurt içinde kalanlar daha agresif oldular. Daha intikamcı bir şekilde hareket ettiler.

Yurt dışında olup da dönmesini istediğim kişiler: Ahmet Kahraman, Serhat Bucak, Günay Aslan Yaşar Kaya. Sayarsam, 30-40 kişinin adını sayarım ama aklıma ilk gelenler bunlar.

Bunların haklarında vakti zamanında DGM (Devlet Güvenlik Mahkemeleri)'de 10 yıllara varan davalar açıldı. Bunların hiçbiri şiddete başvurmuş insanlar değildi. Yazı yazmışlar fikirlerini açıklamışlar. O nedenle haklarında ağır cezalarda davalar açılmış. Bazılarının davalara hala sürüyor.

Gazeteci-Yazar Ali Bulaç: Fethullah Gülen temkinli davranıyor

Bu Türkiye'nin rahatlaması için önemli bir gelişme. Çünkü Kemal Burkay, Kürt milliyetçi hareketinin önemli liderlerinden birisi. Yaklaşık 30 yıldır yurt dışında mecburen bulunmaktadır. Artık düşüncenin özgürce açıklanması noktasında önemli adımlar atılıyor. Bu bir rahatlama getiriyor. Bu rahatlama çerçevesinde diğer siyasi yasaklıların da önü açılıyor. Bu açıdan Kemal Burkay'ın dönüşünü son derece olumlu buluyorum. Ben aynı şeyin Selehattin Eş için de yapılmasını isterim. Sağ-sol, İslami kesim ayrımı yapmaksızın siyasi görüşünden dolayı Türkiye'yi terk etmek zorunda kalanların kendi ülkelerine dönmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında, onun dönüşünü engelleyen her hangi bir hukuki durum yok. Muhtemelen o, siyasi havanın biraz daha yumuşamasını bekliyor. Bir yemin krizinden daha yeni çıkıyoruz. Çıkmış da sayılmayız. Daha geride BDP var. Ama bunu kendi takdirine bırakmak lazım geliyor. Uygun bir zamanda zannedersem Türkiye'ye dönecektir.

Türkiye'nin 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinden tamamen çıkması lazım. Bu durum ancak yeni sivil bir anayasa ile mümkündür. Yeni bir anayasa olursa bütün engeller ortadan kalkar. Şu anda insanlar geliyor ama çok da kendilerini öyle bir güvencede hissetmiyorlar. Mahkemeler isterse onların haklarında yeni davalar açabilir. İşte 'Sen 6 ay önce Almanya'da şöyle bir konuşma yapmıştın.' diyebilir. Yeni anayasaya bağlı olarak eski kanunların da değişmesi gerekiyor. Çünkü yürürlükte olan kanunların yüzde 80'i 12 Eylül anayasasına bağlı olarak yapılan kanunlardır. Eğer yeni anayasa yapılırsa, hukuki bütün engeller kalkar. Bir güven ortamı oluşur. Herkes gönül rahatlığıyla kendi ülkesine döner.

Pin It
  • tarihinde hazırlandı.
Telif Hakkı © 2025 Fethullah Gülen Web Sitesi. Blue Dome Press. Bu sitedeki materyallerin her hakkı mahfuzdur.
fgulen.com, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin resmî sitesidir.